Temmuz ayında Bangladeş‘te öğrencilerin “Kota Reformu Hareketi” olarak başlattığı eylemler şiddetli bir şekilde sürdü. Devam eden eylemlerde Bangladeş devleti öğrencilere zorbaca saldırdı. Bu saldırılarda yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Öğrenci eylemleri büyüyerek geniş kitlelerle buluştu ve iktidarda olan Awami Birliği’ne karşı eylemlere dönüştü. Başbakan Hasina’nın istifasını talep eden eylemciler başkent Dakka’da binlerce kişiyle eylemler düzenledi. Başbakan Hasina’nın ülkeden kaçmasının ardından eylemlerin yoğunluğu azaldı.
Bu süreçte öğrenci hareketine aktif olarak katılan Devrimci Öğrenci-Gençlik Hareketi [Revolutionary Student-Youth Movement (RS-YM)] ile eylemlerin içeriğini, talepleri ve deneyimlerini konuştuk. RS-YM Ulusal Büro üyesi Azad ile yaptığımız röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz:
Yeni Demokrasi: Öncelikle örgütünüzü kısaca tanıtabilir misiniz?
Azad: Örgütümüzün adı “Devrimci Öğrenci-Gençlik Hareketi”, kökleri Marksizm-Leninizm-Maoizm’e dayanan Maoist bir kitle örgütüdür. Ülkemizdeki devrim sürecinin mevcut aşamasının Yeni Demokratik Devrim olduğuna inanıyoruz. Bu devrim işçi sınıfının önderliği olmadan başarıya ulaşamaz ve bu olmadan kitlelerin -özellikle de işçi ve köylülerin- kurtuluşu mümkün değildir.
Örgütümüz Marksizm-Leninizm-Maoizm ideallerini öğrenciler, gençler ve daha geniş kitleler arasında yaymaya adanmıştır. Revizyonist eğilimlere hem siyasi hem de ideolojik olarak aktif bir şekilde meydan okuyor ve bunları teşhir ediyoruz. ABD, Çin, Rusya, AB ve Hindistan yayılmacılığı da dahil olmak üzere tüm emperyalist güçlere karşı direnişimizi sağlam bir şekilde sürdürüyoruz.
Ayrıca, işçiler ve köylüler de dâhil olmak üzere ezilen halkların haklı hareketleri ve mücadeleleriyle hem ülke içinde hem de uluslararası alanda sarsılmaz bir dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyor ve bu mücadelelere elimizden geldiğince aktif bir şekilde katılıyoruz.
Bangladeş’in yeni sömürge yarı feodal bir devlet olduğunun farkındayız ve Yeni Demokratik Devrimi tamamlayarak sosyalizm ve komünizmi kurma nihai hedefine doğru ilerleyebileceğimize inanıyoruz.
Yeni Demokrasi: Kota Reformu Hareketi nasıl başladı? Hangi aşamalardan geçti ve kitlelerle nasıl bütünleşti?
Azad: Öğrenciler ve iş arayanlar tarafından yüzde 30’luk “Özgürlük Savaşçısı”* kotasının kaldırılması ve kota sisteminde mantıklı reformlar yapılması için yürütülen hareket 2018 yılında başladı. Başlangıçta protestolar “kota reformuna” odaklandı. Ancak güçlü öğrenci hareketine karşılık faşist Hasina rejimi, öğrencilerin reform taleplerini sürdürmeleri halinde önceki kota sistemini yeniden yürürlüğe koymakla tehdit ederek tüm kota sistemini iptal ederek aldatmacaya başvurdu.
Ardından hükümet, birinci ve ikinci sınıf işlerde kota uygulanmayacağını, üçüncü ve dördüncü sınıf işlerde ise önceki kotaların devam edeceğini duyurdu. Bu duyuruya rağmen hükümet bir kez daha hileye başvurdu. Bunun ardından, Hasina tarafından cesaretlendirilen bazı özgürlük savaşçılarının çocukları, özgürlük savaşçısı kotasının geri getirilmesi için Yüksek Mahkeme’ye dilekçe verdi. Sonuç olarak, 5 Haziran 2024 tarihinde Bangladeş Yüksek Mahkemesi, devlet işlerinde kota sisteminin eskiden olduğu gibi yeniden uygulanmasına karar verdi. Yeni kota dağılımı şu şekildeydi: Özgürlük savaşçılarının çocukları veya torunları için yüzde 30, kadınlar için yüzde 10, geri kalmış bölgeler için yüzde 10, kabile toplulukları için yüzde 5 ve engelli bireyler için yüzde 1 olmak üzere toplam yüzde 56.
Duruşma 4 Temmuz’da yapılacaktı. Bu durum Haziran ayı başında öğrenci protestolarının yeniden başlamasına neden oldu. Öğrenci hareketinin baskısı altında kalan Yüksek Mahkeme duruşmayı bir ay erteledi. Ancak öğrenciler Yüksek Mahkeme’ye güvenmedikleri ve onu Hasina’nın emrinde olarak gördükleri için, yürütme emri yoluyla kota reformu talep etmeye devam ettiler. Daha sonra Yüksek Mahkeme’nin kararında hükümetin kota sistemini yürütme emriyle değiştirebileceğinin de belirtildiği ortaya çıktı. Buna rağmen, hükümet mahkemeyi sürekli olarak harekete geçmemek için bir bahane olarak kullandı. Bu Hasina’nın faşist stratejisinin bir parçasıydı: itaatkâr Yüksek Mahkeme’yi bir araç olarak kullanarak hain hedeflerine ulaşmak.
Başbakan 14 Temmuz 2024 tarihinde yaptığı konuşmada protestocuları “Razakarların torunları” olarak nitelendirerek adeta azarladı. Bangladeş’te “Razakar”, hainler, toplu katliamcılar ve tecavüzcülerle eşanlamlı, son derece saldırgan bir hakarettir. Razakar milisleri 1971 Kurtuluş Savaşı sırasında soykırım yapan Pakistan güçlerinin suç ortağı olarak kurulmuştur. Başbakan’ın protestocu öğrencileri Razakarlara benzetmesi ve onları aynı kategoriye yerleştirmesi, sadece protestoculara hakaret etmekle kalmadı, aynı zamanda onları ülkenin tarihindeki en iğrenç figürlerle ilişkilendirerek hareketlerini gayrimeşru hale getirmeye çalıştı.
Başbakanın aşağılayıcı açıklamasına cevaben, Bangladeş’in çeşitli üniversitelerinden öğrenciler 15 Temmuz 2024 tarihinde bir protesto gösterisi düzenleyerek hem açıklamanın geri çekilmesini hem de kota sisteminde mantıklı bir reform yapılmasını talep etti. Hasina-Awami faşist hükümeti, polis güçlerini ve Chhatra Birliği’ni (Hasina’nın itaatkâr, faşist öğrenci kanadı) silahsız protestoculara silahlı saldırı düzenlemek üzere görevlendirerek karşılık verdi. Bu acımasız saldırılar sırasında çok sayıda öğrenci yaralandı.
16 Temmuz 2024’te ülkenin çeşitli üniversitelerinden öğrenciler protestolarına yeniden başladığında, polis ve Chhatra Birliği şiddeti tırmandırarak sokaklarda ateş açtı. Aralarında 4 öğrenci ve 2 yayanın da bulunduğu en az 6 kişi öldü, 500’den fazla kişi de yaralandı. Bu yoğun hareket karşısında Başbakan 17 Temmuz’da ulusa seslendi ve öğrencilerle görüşme çağrısında bulunarak yeni bir strateji denedi. Ancak o zamana kadar durum onarılamayacak kadar kötüleşmişti. Yüzlerce öğrenci çoktan öldürülmüştü.
Muhalif öğrenci hareketi, müzakere koşulları olarak dokuz talep sunarak karşılık verdi. Bunlar arasında İçişleri Bakanı ve Awami Birliği Genel Sekreteri’nin istifası ve Başbakan’ın kamuoyundan özür dilemesi de vardı. Ülke genelinde ve yurtdışında öğrenciler saldırılara karşı seslerini yükseltirken, hükümet 18 Temmuz’dan itibaren ülkenin internet erişimini keserek sert önlemler aldı. Bu hamle, polis, BGB, SWAT ve keskin nişancılar yüzlerce öğrenci ve kitleyi öldürürken hareketi bastırmayı ve dış dünyayı karanlıkta tutmayı amaçlıyordu.
Başka seçeneği kalmayan hükümet nihayetinde orduyu devreye soktu ve 20 Temmuz’dan itibaren sokağa çıkma yasağı ilan etti.
15 uzun yıldır bu ülkedeki devrimci, demokratik ve ilerici örgütler ve güçler Hasina-Awami faşist hükümetine karşı mücadele ediyor. BNP de dahil olmak üzere çeşitli burjuva partileri de bu mücadeleye katıldı. Faşist Awami hükümeti, muhalif grupları haksız yasalarla bastırmış ve hapsetmiş, zorla kaybetmeler ve cinayetler gerçekleştirmiş, kovuşturmalar ve kitlesel tutuklamalar yapmıştır. Bu hükümetin halkın sesini susturmak için yapmadığı şey kalmamıştır. Polis, idare ve yargı dahil olmak üzere devlet kurumlarına kendi yandaşlarını yerleştiren hükümet, üç seçimde halkın oy kullanma hakkını elinden alarak iktidara zorla yapıştı. Muhalifler yıllardır “Aynaghor” olarak bilinen gizli hapishanelerde tutulurken, kontrolsüz fiyat artışları sıradan insanların hayatlarını altüst etti ve hükümetin halktan tamamen kopmasına yol açtı.
Tüm devrimci, demokratik ve ilerici örgütler ve güçler kota reformu hareketini destekledi ve bu harekete katıldı. Ayrıca BNP-Cemaat (burjuva partileri) de öğrenci hareketine katılarak hareketi daha da güçlendirdi. Öğrencilerin kota reformu hareketi, kotaların adil olmayan dağılımı nedeniyle “Ayrımcılık Karşıtı Öğrenci Hareketi” olarak yeniden adlandırıldı- sadece yüzde 44’ü liyakate dayanırken, yüzde 30’u herhangi bir liyakat değerlendirmesi yapılmaksızın “özgürlük savaşçılarının” çocuklarına ve torunlarına ayrıldı.
Hasina-Awami hükümeti kamuoyunun dikkatini meşru öğrenci hareketinden başka yöne çekmek için defalarca hareketin artık öğrencilerin elinde olmadığını ve BNP ve Cemaat (İslami köktendinci bir örgüt) tarafından ele geçirildiğini iddia etti. Hükümet, hareketin koordinatörlerini birçok kez tutuklayarak fiziksel ve zihinsel işkenceye maruz bıraktı ve hareketi durdurmak için medya önünde açıklamalar okumaya zorladı. Buna rağmen serbest kalan koordinatörler hareketin devam edeceğini duyurmaya devam etti. Sonunda tüm siyasi güçler hükümetin düşürülmesi çağrısında bulundu ve öğrenci liderleri de bu çağrıyı yankıladı. Hükümet üç gün boyunca sokağa çıkma yasağı uyguladı ve daha sonra bunu gevşetmeye başladı.
Hasina’nın istifası için 3 Ağustos’ta tek maddelik bir talepte bulunuldu ve 4 Ağustos’ta iş birliği yapmama eylemi başlatılması çağrısı yapıldı. Buna karşılık hükümet 5 Ağustos 2024 tarihinden itibaren yeniden sokağa çıkma yasağı uygulamaya başladı. Sokağa çıkma yasağına rağmen, öğrenciler kısıtlamaları hiçe sayarak aynı gün Dhaka’ya Yürüyüş programlarına devam ettiler.
Bu arada, egemen sınıf içindeki iç çöküş son aşamasına ulaştı. Askeri bürokratlar Hasina’dan desteklerini çekerken, Batılı emperyalistlere sadık bürokrasi ve sivil toplum tam güçle devreye girdi. Hasina’nın birçok bakanı ülkeden kaçtı. 5 Ağustos 2024’te Hasina’nın istifa ettiği haberi geldi. Öğrenciler akın akın Dakka’ya gelmeye başlayınca katil Hasina istifa etti ve ordu koruması altında ülkeden kaçtı.
*Not: 1971’de Pakistan’dan ayrıldıktan sonra Bangladeş’in kurulması için Hindistan ve Awami Birliği önderliğinde silahlı mücadele verenler devlet tarafından “özgürlük savaşçıları” olarak anılmaktadır. Hasina’nın onların çocukları ve torunları için kota koyması eğitimli ancak işsiz gençler arasında öfke ve hayal kırıklığına yol açtı.
Yeni Demokrasi: Bu yasa önceki yıllarda da tartışıldı mı? Halkın tepkisi ne oldu?
Azad: Awami hükümeti, özgürlük savaşçılarının çocukları ve torunları için devlet işlerinin yüzde 30’unu ayırarak Bangladeş’in kota sisteminde ayrımcılık yarattı. 1971’in özgürlük savaşçıları özel ayrıcalıklar elde etmek için değil, vatanseverlik için mücadele ettiler. Dahası, elli yıl sonra onların torunlarına özel avantajlar tanınması hem ayrımcı hem de adaletsizdir. Kotalar, imkanları kısıtlı ve ötekileştirilmiş toplulukları kalkındırmak içindir ancak özgürlük savaşçıları ve onların soyundan gelenler bu kategoriye girmemektedir. Bu uygulama Anayasa ile bile çelişmektedir.
Hasina ve Awami Birliği bu kotayı devlet işleri üzerindeki tekellerini sürdürmek için kullandı ve bu da yasayı oldukça tartışmalı hale getirdi. Birçok özgürlük savaşçısının çocuğu bile kotanın özünde adaletsizlik olduğunu kabul ederek karşı çıktı. Halkın geneli de bu ayrımcı hükmün iptal edilmesi çağrısında bulunarak mantıklı reformlar talep etti. Burjuva aydınları ve profesyoneller de özgürlük savaşçısı kotasına karşı çıkarak daha adil bir sistemi savundular.
Yeni Demokrasi: Hasina ülkeyi terk ettikten sonra işler nasıl değişti? Yönetici sınıf kliklerinin bu süreçteki rolü neydi ve hareketi nasıl etkilediler?
Azad: Hasina’nın ayrılmasından sonra durumda devrimci bir değişiklik olmadı. Hareket siyasi bir boyut kazanmış olsa da kota reformu hareketi uzun süre talep temelli bir hareket olarak kaldı. “Ayrımcılık Karşıtı Öğrenci Hareketi” çeşitli örgüt ve güçlerin destek ve katılımına sahip olmasına rağmen siyaset dışı bir platform olduğunu iddia ediyordu. Ancak siyasi liderlikleri zayıftı. Sonuç olarak, emperyalist çıkarlara sadık “Üçüncü Güç” öğrenci ayaklanmasının meyvelerini ele geçirdi.
Hindistan’a bağlı Hasina-Awami faşist rejimi tarafından zulme uğrayan, Batı emperyalizminin sadık ve güvenilir bir figürü olan Dr. Yunus, askeri destekli, emperyalist “Üçüncü Güç” geçici hükümetini kurmak üzere çağrıldı. Bu yeni rejim, Hasina-Awami yanlılarını çeşitli devlet kurumlarından uzaklaştırarak ve yerlerine “Üçüncü Güç” temsilcilerini atayarak reformlar öneriyor. Emperyalistler bu çabaya destek verirken, Hindistan bir kez daha düşen Hasina-Awami Birliği’ne karşı komplo kuruyor.
Yeni Demokrasi: Bu hareketten ne gibi dersler çıkardınız ve bu deneyimlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Azad: Bu hareketten çıkardığım en önemli derslerden biri, işçi sınıfının önderliği ve işçi sınıfı ile köylü kitlelerinin aktif katılımı olmadan ezilenlerin iktidarının kurulamayacağıdır. Egemen sınıf, devlet güçlerini kullanarak her türlü haklı hareketi acımasızca bastırır. Bu nedenle halk da egemen sınıfın devlet güçlerine karşı silahlanmalıdır.
Hareket kanlıydı ama halk için net bir siyasi yönü yoktu. Binlerce kişi şehit oldu, binlercesi yaralandı ve yüzlercesi felç kaldı. Polis kuvvetleri de kalabalıkla girdiği çatışmalarda yaralandı. Birçok devlet binası yıkıldı, birçok Awami lideri ve aktivistinin evleri ateşe verildi. Öğrenci ayaklanması sırasında faşist Hasina-Awami hükümeti nihayetinde büyük kan dökülmesi sonrası devrilmiş olsa da, kitlelerin gücü tesis edilemedi.
Bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde, ezilen halkın iktidarını gerçekten tesis edebilmek için, Marksizm-Leninizm-Maoizm (MLM) ideolojisi rehberliğinde, işçi sınıfının önderliğinde uzun süreli bir halk savaşı ve toprak devrimi yürütmek gerekmektedir. Bu temelde, şehirlerdeki çeşitli işçi, emekçi ve orta sınıf halkı birleştirerek silahlı bir kitle devrimi örgütlemeliyiz.
Yeni Demokrasi: Son olarak eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Azad: On beş yıllık Hasina-Awami rejimine karşı anti-faşist hareketin başlangıcından bu yana, örgütümüz “Devrimci Öğrenci-Gençlik Hareketi”, ön örgütümüz “Naya Ganatantrik Gonomorcha” (Yeni Demokratik Halk Forumu) ile birlikte hem bireysel olarak hem de Anti Faşist Sol Cephe ile ittifak içinde önemli bir rol oynadı. 2018’den bu yana Hasina-Awami faşist hükümetinin istifası için protesto gösterileri düzenliyoruz. 2022 yılında öğrenci örgütümüz, diğer 6 anti faşist öğrenci örgütüyle birlikte, bu öğrenci-kitle hareketine aktif olarak katılan bir birleşik cephe oluşturdu.
Ancak hareket şimdi yeni bir aşamaya girmiştir. Emperyalist destekli iktidar sınıfları ve onların devlet aygıtları krizde, kendilerini yeniden örgütlemeye çalışıyorlar, ancak kaçınılmaz olarak yeni zorluklarla karşılaşacaklar. Bu bağlamda, öğrenciler, işçiler ve köylüler yeni bir mücadeleye hazırlıklı olmalıdır.
Azad- Ulusal Komite Üyesi
Devrimci Öğrenci-Gençlik Hareketi (RS-YM)