Bu yılın ilk 8 ayında çıkan yangın sayısı, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 78 oranında arttı. 2023 yılında bu dönemde 1419 yangın çıkarken 2024’te bu sayı 2 bin 529’a yükseldi. Yangınlar sonucu yanan orman alanı ise 8 bin 865 hektardan 17 bin 456 hektara ulaştı, siz bunu okurken ormanlar yok olmaya devam ediyor. Hatta ormanları savunanlar da katlediliyor! Artvin’de Reşit Kibar isimli bir köylü orman nöbetindeyken katledildi, 2 köylü ise yaralandı.
1980’lerden beri görülmemiş aşırı sıcaklarla karşı karşıya kalma tehlikesinde olan Türkiye, orman yangınları açısından riskli bir coğrafyada bulunuyor. Orman yangınlarının birçok nedeni vardır. Bazıları yıldırım düşmesi, volkanik patlamalar veya çökmeler gibi doğal sebeplerden kaynaklanırken bazıları da küresel iklim krizi, ihmal, orman yönetimi hatta biraz daha açmak gerekirse ekonomik ve rant odaklı politikalar, kalkınma projeleri, turizm sektörü, madencilik gibi amaçlardan kaynaklı, yani insan kaynaklıdır.
Bunun yanında doğanın tahrip edilmesi ve ormanların yakılmasında bir faktörde gerici sistemlerin “güvenlik” kaygısıdır. Özellikle gerilla mücadelesinin sürdüğü ülkelerde gerilla alanlarına yönelik devletlerin en sık kullandığı yöntemlerden biri ormanları yakmak olmaktadır. T. Kürdistanı’nda her yıl gerillaya yönelik operasyonların en önemli araçlarından birisi de ormanların yakılması olmaktadır. Devletler çaresizleştiği noktada doğaya bu yönüyle de düşmanlığını apaçık gösterir. Hindistan’da da gerilla bölgelerinde ormanların yakıldığını biliyoruz.
Emperyalist sistem ve faşizmle yönetilen ülkelerdeki yönetim ve beraberinde gelen yanlış ve açgözlü politikaları sonucunda, atmosfere daha fazla sera gazı salınıp daha fazla ısıyı hapsederken, yüzey sıcaklıkları potansiyel olarak yıkıcı seviyelere yükseliyor. Daha yüksek sıcaklıklar ve iklim değişikliği, artan ısı dalgalarıyla bağlantılıdır ve bu da daha uzun kuraklıklara ve daha az yağışa yol açar. Bunun sonucunda tutuşturulabilecek daha fazla kuru bitki örtüsü ve daha yüksek şimşekli fırtına oranlarıyla, orman yangınları yaygınlaşmakla kalmıyor, ağaçlar daha hızlı yanıyor ve daha geniş bir alana yayılıyor.
1956 yılında çıkarılan Orman Kanunu’nu AKP dönemine kadar 15 kez değişikliğe uğramışken AKP döneminde ise 34 kez değiştirildi. AKP’nin doğaya verdiği zarar, Türkiye için yepyeni bir olgu değil kuşkusuz.
Yakılan, yanan ormanların yerlerinde bir zaman sonra otellerin yükselmesi tesadüf mü? Çıkan, çıkarılan yangınların deniz manzaralı olması tesadüf mü? Rant düzeninde, ülkenin sömürüsü uğruna, endüstriyel tarım, turizm, maden ve inşaat sektörlerinin neresi sömürülecekse orada faili meçhul yangınların çıkarılarak orman vasfını yitirilmesi sağlanmaktadır. Bu sektörler nereyi işaret ederse ertesi gün o ormanlar bir yangına kurban verilmekte, yaşam ve doğa yok edilmektedir. Bu yangınların bir başka boyutu ise doğayı insansızlaştırmak ve verimsizleştirmektir. Dolayısıyla orman yangınlarının nedeni ve sonucu arasında sıkı bir ilişki vardır.
Orman yangınları doğal yaşamı, insanları ve ekonomiyi de olumsuz etkilediği gibi yüz binlerce canlı türünün yaşam alanını da yok eder. Yangın sonrası bölgedeki toprakların yapısı bozulur, tarım arazileri kullanılamaz hale gelir ve çevredeki su kaynakları da kirlenebilir. Bitki örtüsünün kaybı erozyonu artırarak, topraktaki besin mevcudiyetini azaltarak, hastalık ve haşere istilası için yüksek bir risk oluşturarak bir ekosistemi önemli ölçüde değiştirebilir. Mülk kaybı da orman yangınlarının önemli bir ekonomik etkisidir, bireylerin ve ailelerin evlerinden çıkmak zorunda kalmasına sebep olabilir.
Kuralsızlaştırılmış, denetimsizleştirilmiş, kılıfına uydurulmuş biçimde doğaya hoyratça saldırıların olduğu her yerde, toplumsal direniş haktır. Öyle ya; keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner. Doğayı sonsuz bir sömürü kaynağı olarak gören anlayışa son verilip doğa talanı, rant ve ekolojik yıkım derhal durdurulmalıdır.