Enternasyonal Komünist Birlik, 1 Mayıs açıklaması yayımladı

Enternasyonal Komünist Birlik (EKB), 1 Mayıs uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü vesilesiyle “1 Mayıs 2024: Anti Emperyalist Mücadeleyi Proleter Dünya Devriminin Hizmetinde Güçlendirin!” başlıklı bir açıklama yayımladı.

Açıklamada, 1 Mayıs’ın proletaryanın en ilerici bilincinin ifadesi olan Marksizm-Leninizm-Maoizm’in kızıl bayrağı altında ilerleyen komünistlerin daha güçlü dayanışmasını ve daha ileri birliğini ifade etmesi gerektiği vurgulandı.

Emperyalist sistemin krizinin dünyadaki çelişkileri keskinleştirdiği belirtilerek “Emperyalistler ve uşaklarının işçi sınıfına, ezilen halk ve ezilen uluslara yönelik yoğunlaşan saldırganlıklarına karşı dünyanın tüm coğrafyalarında büyük direnişler, karşı koyuşlar gerçekleşmektedir.” denildi.

Açıklamanın tam hali şu şekilde:

“Enternasyonal Komünist Birlik olarak, 1 Mayıs 2024 vesilesiyle dünyanın işçilerini, ezilen halk ve uluslarını proletaryanın sınıfsal coşkusuyla selamlıyoruz.

“Bu vesileyle, Peru, Hindistan, Türkiye ve Filipinler’de komünist partiler tarafından yürütülen ve emperyalizme karşı mücadelenin en gelişmiş biçimini temsil eden halk savaşlarını devrimci bir gururla selamlıyoruz.

“Başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalistlerin büyük bir bölümü tarafından desteklenen Siyonist İsrail devletinin vahşet düzeyindeki saldırganlığa karşı cesaretle direnen ve böylece tüm ezilen ve sömürülenlerin umudunu güçlendiren Filistin’deki ulusal direniş hareketinin kahramanca mücadelesine de güçlü selamlarımızı gönderiyoruz.

“Enternasyonal Komünist Birlik, 1 Mayıs 2024’ü devrimci mücadelenin büyük görevlerinin yerine getirilmesi için devrim güçlerini mücadeleyi büyütmeye ve geliştirmeye çağırır. 1 Mayıs 2024, proletaryanın en ilerici bilincinin ifadesi olan Marksizm-Leninizm-Maoizm’in kızıl bayrağı altında ilerleyen komünistlerin daha güçlü dayanışmasını, daha ileri birliğini ifade etmeli ve tüm bu çabalar, proletaryanın enternasyonal örgütünü güçlendirme ve daha ileri düzeyde inşa etme kesin hedefiyle birleştirmelidir!

Emperyalist Sistemin Genel Krizi Dünyadaki Çelişkileri Keskinleştirmektedir

“1 Mayıs 2024, özellikle de emperyalizmle ezilen halklar ve ezilen uluslar arasındaki baş çelişkinin ve emperyalistler arası çelişkinin daha da yoğunlaştığı bir çerçevede gerçekleşmektedir. Dünyanın en zengin beş insanı 2020’den bu yana servetlerini ikiye katlarken aynı dönemde neredeyse beş milyar insan daha da yoksullaştı. Emperyalist savaş ve çatışmalardaki artış, gıda ve enerji fiyatlarındaki muazzam yükseliş ve devam eden yaygın işsizlik, akut açlığa sürüklenenlerin sayısını sadece 2022 yılında 117 milyon daha artırmıştır. Bu durum en belirgin şekilde Hindistan’da görülmektedir: Yoksulluk ve açlıktaki küresel artışın yüzde 70’i Hindistan’dan kaynaklanmaktadır. Yakın zamanda emperyalizm, 6 ayda yaklaşık 34 bin kişinin öldürüldüğü ve 1,2 milyondan fazla insanın akut açlığa zorlandığı Gazze Şeridi’nde bir kez daha cani yüzünü gösterdi.

“Emperyalizmin genel krizinin derinleşmesi, kitlelere sefalet, yoksullaşma, ölüm ve gerilemeden başka bir şey sunmayan bu sistemin gerçek doğasını giderek daha fazla ortaya çıkarmaktadır. Pazarların yoğunlaşması yeni bir zirveye ulaştı ve bugün ‘devlet gücüyle birleşmiş tekel gücünün’ ne anlama geldiğini daha da net bir şekilde görüyoruz. Tarım sektöründe, iki Kuzey Amerikalı tekel grubu (Monstanto ve Dupont) şu anda küresel tohum pazarının yüzde 40’ını kontrol etmektedir. Meta, Alphabet ve Amazon’un küresel pazarın yüzde 75’ini aralarında paylaştığı ‘Büyük Teknoloji’de yoğunlaşma daha da büyüktür; bunları, emperyalist devletlerle birlikte ezilen ülkelerdeki toprakları ve bölgeleri satın alan BlackRock gibi yatırım tekelleri izlemektedir.

Devrimci Durum Dünyada Eşit Olmayan Bir Biçimde Gelişmektedir

“Bu gerici ve halk düşmanı sömürü ve yağma sisteminin sahiplerinin ve kitlelerin yıkan ve yapan gücünden şüphe duyanların oluşturmaya çalıştıkları karamsar atmosferin aksine komünistler olarak geleceğe umutla bakmak için bugün daha fazla gerekçemiz vardır. Sistemin yapısal krizinin derinleşmesine paralel emperyalistler ve uşaklarının işçi sınıfına, ezilen halk ve ezilen uluslara yönelik yoğunlaşan saldırganlıklarına karşı dünyanın tüm coğrafyalarında büyük direnişler, karşı koyuşlar gerçekleşmektedir. Emperyalistler ve uşakları, sistemin derinleşen çelişkilerini ‘idare edilebilir’ düzeyde dahi tutamamaktadırlar. Bu sistem öylesine çürümüş ve çelişkiler öylesine boyutlanmıştır ki yalnızca ezilen halklar ve ezilen ulusların sömürüsünü derinleştirmek biçimindeki ‘olağan çözümler’le sonuç elde etme aşaması sona ermiştir. Haksız savaşları yaygınlaştırarak emperyalist sistemin krizinin üstesinden gelmek ve derinleşen çelişkileri kendi çıkarları ekseninde biçimlendirmek istemektedirler. Emperyalist ‘kriz kurtarma programları’, sistemin krizine çözüm olmak bir yana varolan çelişkileri daha fazla derinleştirmekte ve genel krizin daha da derinleşmesine yol açmaktadır.

“Proleter Dünya Devriminin fırtına merkezleri olan yarı sömürge ülkelerde, bürokratik kapitalizmin krizi eşitsiz bir biçimde derinleşiyor. Bu durumun sonucu olarak da Afrika, Latin Amerika ve Asya’nın büyük bölümlerinde muazzam boyutlarda siyasi krizler yaratıyor. Bu durumun yansıması olarak Bangladeş’ten Ekvador’a, Kolombiya’ya kadar birçok ülkede kitlesel ve militan halk hareketleri ortaya çıkmaktadır. Hindistan, Meksika ya da Brezilya’da gördüğümüz gibi önemli ölçekte köylü hareketleri yaygınlaşarak Yeni Demokratik Devrimin bir parçası olarak toprak devriminin koşullarını geliştirmektedir. Böylece köylü hareketinin proleter liderlik altında olduğu her yerde köylülük emperyalizme, feodalizme ve bürokratik kapitalizme karşı Yeni Demokratik Devrimin ana gücü olduğunu somutlamaktadır. Manipur, İrlanda ya da Kürdistan’da olduğu gibi ulusal kurtuluş hareketleri düşmanın sert saldırılarına rağmen gelişmekte ve ABD emperyalizmine karşı Afganistan’da, esas olarak Fransız emperyalizmine karşı Mali’de ve şimdi de ABD ve diğer emperyalistler destekli Siyonist saldırganlığa karşı Filistin’in kurtuluşu için mücadelenin yeni bir aşamasında olduğu gibi taktiksel saldırı ve başarılar elde edilebilmektedir.

“Enflasyon ve temel ihtiyaç maddelerinin maliyetindeki büyük artışlar sadece ezilen ülkelerde kitlesel mücadelelere yol açmakla kalmamış, aynı zamanda emperyalist ülkelerdeki işçi sınıfının mücadelelerini de yoğunlaştırmıştır; örneğin İngiltere ve Almanya’da ulaşım sektöründeki uzun süreli grevler ya da Fransız proletaryasının etkileyici mücadeleleri ya da ABD’de 2023 yılı son 20 yılın en uzun ve en fazla sayıdaki büyük işçi grevine ve ABD üniversitelerinde Filistin davasını ve Biden hükümetinin Siyonistler tarafından gerçekleştirilen soykırımcı saldırganlığa karşı çıkan son öğrenci eylemleri gibi. Piyasaların daha fazla tekelleştirilmesi, kamu hizmetlerindeki kesintiler ve eş zamanlı olarak faiz oranları ve enerji fiyatlarındaki artışlar, doğru liderlik altında proletarya için önemli bir yedek ve ittifak gücünü temsil eden küçük burjuva ara tabakaları da giderek daha fazla harekete geçirmektedir.

“Avrupa’nın birçok ülkesinde bugüne kadar devam eden köylü hareketi, sadece bireysel saldırıları püskürtmeyi başarmakla kalmamış, aynı zamanda egemenlerin halkın küçük burjuva katmanları üzerindeki artan etki kaybını da yansıtmaktadır. Genel krizin geniş kapsamlı derinleşmesi, egemenlerin eskisi gibi devam edemediği ve ezilenlerin eskisi gibi devam etmeye daha az istekli olduğu derinleşen bir siyasi krizde birikti. Militarizasyon, faşistleşme ve artan baskı, temel kazanımları ve ifade özgürlüğü gibi temel demokratik hakları artan yasal sansür ve protesto yasaklarıyla değiştirmeye çalışan emperyalistlerin ortak eğilimi haline geliyor. Bu yıl egemen sınıfların kendilerine ‘demokratik bir maske’ takmak için hazırladıkları seçim gösterileri (ABD, AB, Hindistan, vb…) siyasi krizi derinleştirecektir. Komünistler ve devrimci güçler bu fırsatları, kitlelerin baskı ve sömürüye karşı kendiliğinden reddini güçlendirmek ve örgütlemek için aktif seçim boykotu kampanyaları geliştirmek için kullanmalıdır. Nesnel dünya durumundaki uzlaşmaz çelişkilerin keskinleşmesinin esas olarak günümüzün ana çelişkisi olan emperyalizm ile ezilen halklar ve uluslar arasındaki çelişkiden kaynaklandığını ve bu çelişkinin dünyanın ana eğilimi olan devrimlerin gelişmesi için koşulları iyileştirdiğini açıkça görmeliyiz.

Emperyalistler Arası Çelişkiler Dünya Savaşının Tamtamlarını Çalıyor

“Genel kriz, dünya hegemonik süper güç statüsü parçalanmaya devam eden ABD emperyalizminin gerileme eğiliminde özellikle belirgindir. Uluslararası güç dengesindeki, esas olarak emperyalizm ile ezilen halklar ve uluslar arasındaki çelişkiden kaynaklanan bu değişim, içinde bulunduğumuz dönemde emperyalistler arası çelişkinin önemini artırmakta ve emperyalistler arasında daha büyük ve doğrudan savaş benzeri çatışmalara yönelik eğilimi artırmaktadır. Ukrayna’daki savaş, Tayvan ve Güney Pasifik’teki çatışmalar ve Orta Doğu, şu anda yakın olmasa bile, yeni bir dünya savaşının açık önsezileridir. Emperyalist militarizasyon ve silahlanma, başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalist Rusya ve sosyal emperyalist Çin tarafından İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmemiş bir düzeye ulaşmıştır. ABD emperyalizmi bunun ön saflarında yer alıyor ve liderliğini yaptığı NATO’nun ve özellikle yeni askeri ittifakların yardımıyla, ittifak güçlerini kendi stratejik çıkarlarına daha yakın bir şekilde hizalamaya çalışıyor. (Emperyalist Rusya’yı daha fazla kuşatmak ve sosyal emperyalist Çin’i çevrelemek için) Kuzey Akım 2’nin (Baltık Denizi’nde) havaya uçurulması ya da ‘ortak devletlere’ yönelik yaptırımlar, her emperyalist ittifakın bile yalnızca soyguncular ve rakipler arasındaki bir ittifak olduğunu gösteriyor. Emperyalistler, dünya çapındaki ezilen halklar ve kitleler önünde çürümüş karakterlerini bir kez daha teyit ediyorlar ve kitleler, ‘emperyalistlerin çöküşüne kadar asla katliam bıçaklarından vazgeçmeyecekleri, asla Buda’ya dönüşmeyecekleri’ dersini bir kez daha öğreniyorlar (Başkan Mao). Bu nedenle komünistler emperyalist yeniden silahlanma ve militarizasyona karşı grev ve eylemleri ellerinden geldiğince desteklemeli ve yeni bir emperyalist dünya savaşı hazırlıklarına karşı çıkmalıdır. Bununla birlikte, emperyalistlerin kılıç sallamaları komünistlerin vizyonunu gölgelememeli, ancak emperyalist savaş hazırlıklarına karşı mücadelenin kesin bir şekilde emperyalizme karşı yöneltilmesi gerektiği anlaşılmalıdır, çünkü emperyalist savaş ancak devrim tarafından önlenebilir ya da daha doğrusu emperyalist savaş devrimin ana eğilimini körüklemeye devam edecektir. Bu nedenle komünistler Stalin yoldaşın öğretisine sıkı sıkıya bağlı kalmalıdır: ‘Savaşların kaçınılmazlığını ortadan kaldırmak için emperyalizm yok edilmelidir.’ Dünya emperyalist sisteminin çalkantıları ve sarsıntıları çöküş döneminin ifadeleridir, ancak komünistler emperyalizmin ‘kendiliğinden çöküşü’ yanılsamalarına ve teorilerine karşı kararlılıkla mücadele etmeli ve ‘ezilmedikçe gerici hiçbir şey yıkılmaz’ ilkesini uygulayarak siyasi iktidarı fethetmenin belirleyici bir aracı olarak komünist partilerin yeniden inşası ya da daha da geliştirme yolunda ısrarla ilerlemelidir.

Anti Emperyalist Mücadelelere İvme Kazandırmak İçin Elverişli Şartlar

“Keskinleşen çelişkiler, uluslararası proletarya ile ezilen halklar ve ezilen uluslar lehine anti emperyalist hareket ve mücadelelerde yeni bir yükselişe yol açmıştır. Filistin’deki ulusal kurtuluş hareketinin taktiksel saldırısı sadece Filistin’in kurtuluşu için mücadelede yeni bir dönem açmakla kalmamış, aynı zamanda dünya çapındaki anti emperyalist hareketin koşullarını da iyileştirmiştir; bu da ulusal kurtuluş hareketlerinin dünya proleter devriminin ayrılmaz bir parçası olduğunu bir kez daha göstermiştir. Orta Doğu, bir kez daha İsrail apartheid devletinin Gazze’deki mevcut soykırımının, ABD’li sponsorlarının yardımıyla, bölgedeki ulusal direniş hareketlerinin ateşini daha da körüklediği bir barut fıçısı haline geldi. Bu durum yalnızca ABD başta olmak üzere emperyalistlerin planlarının uygulanması önünde engel oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda bu ülkelerin bürokratik kapitalist iktidarlarını da zora sokuyor. Arap bölgesinden başlayarak günümüze kadar devam eden, bileşimi ve yönelimi ulusal koşullardan güçlü bir şekilde etkilenen küresel, kitlesel bir dayanışma hareketi gelişti. Aylardır dünya çapında seksenden fazla ülkede milyonlarca kişi bu gösterilere katıldı ve bazı ülkelerde bir milyondan fazla kişinin katıldığı gösteriler düzenlendi.

“Komünistlere, ulusal ve anti emperyalist hareketin bu yükselişini desteklemek, yönlendirme ve önderlik için mücadele etmek gibi hayati bir görev düşüyor. Komünistler, ezilen ulusların emperyalizmin hegamonyasından kurtuluşunun, günümüz devriminin ana biçimi olan Yeni Demokratik Devrimin bir parçası olarak, yalnızca proleter önderlik altında zafere ulaşabileceği şeklindeki evrensel geçerli dersi uygulamak için bu hareketlere önderlik etmelidir. Marksist-Leninist-Maoist parti ve örgütlerin önderlik ettiği Peru, Hindistan, Türkiye ve Filipinler’deki halk savaşları bu durumun ortasında gelişebilmiştir. Bu mücadeleler yeni gücün habercileri olarak, komünist partilerin önderliğinde devrimci şiddetin evrensel geçerliliğini kanıtlayan, bugün halk savaşı biçiminde parlayan örneklerdir. Bu mücadeleler aynı zamanda revizyonizme karşı sert bir darbeyi de temsil etmektedirler.

Üç Araca ve Komünist Parti Liderliğine Duyulan İhtiyaç

“Anti emperyalist ve kitlesel hareketin büyümesinin ortasında, komünistlerin ancak proletaryanın stratejik araçlarını doğru kullanmayı ve geliştirmeyi bilirlerse bu mücadeleler içinde öncü bir rol üstlenebilecekleri, bu mücadelelerin ortasında kendilerini inşa edebilecekleri sınıf mücadelesinin tarihsel tecrübeleriyle sabittir: Parti ana eksen olmak üzere, ordu ve halkın birleşik cephesi biçimindeki üç aracın birlikteliği kilit önemdedir. Komünist partilerin yeniden inşası ya da daha ileri düzeyde inşası, dünya proleter devriminin ilerlemesi, sosyalist ve perspektif olarak komünizm hedefiyle kurulan proletarya diktatörlüğü mücadelesi için belirleyici araçtır. Partiyi bir ana eksen olarak ele alan komünistler, aynı zamanda geniş kitlelerin anti emperyalist, demokratik ve ekonomik mücadelelerinde proletaryanın önderliği için, kitleleri devrimin büyük ve karmaşık görevleri için örgütlemek ve onları buna hazırlamak için mücadele etmelidir. En yüksek anlamı Marksizm’in üçüncü aşaması olan Marksizm-Leninizm-Maoizm kapsamında geliştirilen birleşik cephe, ‘düşmanı yenmek için üç ana sihirli silah’tan biridir, devrimin gelişmesi için taktik ve stratejik bir gerekliliktir ve öncü gücü proletarya olmalıdır: ‘Lenin’in fikirleri ışığında, proletarya partilerinin somut taktiklerinin tümünün, proletaryanın ve halkın kurtuluşu genel stratejik hedefine ulaşmak için, kitleleri milyonlar halinde örgütleme, azami sayıda müttefiki seferber etme ve halk düşmanlarını, emperyalistleri ve onların ayakçılarını azami ölçüde tecrit etme amacına sahip olduğu görülebilir.’ Birleşik cephenin doğru bir şekilde uygulanması, komünistlerin bu durumda sıçrama ve ilerlemesini ve kitleler arasındaki tabanını genişletmesini sağlayacaktır. Bu aynı zamanda kitle hareketlerini pasifize eden ve proletaryanın öncü rolünü baltalayan, birleşik cepheyi yalnızca bir bildiri, bir ‘manevra’ olarak gören sağ ve ‘sol’ sapmalara karşı kararlı bir mücadeleyi de gerektirir. ‘Komünist Partinin işçi sınıfı mücadelelerindeki öncü rolü için mücadele edilmelidir. Bu amaçla, komünistlerin öncü rolü hakkında övünmek değil, günlük kitle çalışması ve doğru bir politika yoluyla emekçi kitlelerin güvenini kazanmak ve kazandırmak gerekir.’ diyen Dimitrof yoldaş, Komünist Enternasyonal içinde birleşik cephenin doğru bir şekilde uygulanması mücadelesine belirleyici katkılarda bulunmuştur. Dimitrof yoldaş ayrıca, anti emperyalist birleşik cephenin ortak uluslararası strateji ve taktiklerinin bir şablon gibi ulusal duruma basitçe aktarılamayacağı, ancak ilgili koşullar dikkate alınarak doğru bir şekilde uygulanabileceği konusunda uyarmaktadır: ‘Geniş bir anti emperyalist birleşik mücadele cephesinin oluşturulmasında (…) her şeyden önce kitlelerin anti emperyalist mücadelesinin gerçekleştiği koşulların çeşitliliğini kabul etmek gerekir. …) her şeyden önce kitlelerin anti emperyalist mücadelesinin gerçekleştiği koşulların çeşitliliğini, ulusal kurtuluş hareketinin farklı olgunluk derecelerini, proletaryanın bu hareket içindeki rolünü ve Komünist Partinin kitleler üzerindeki etkisini kabul etmek gerekir.’

“Anti emperyalist birleşik cephenin oluşturulması ya da daha da geliştirilmesi, tek tek ülkelerde siyasi iktidarın fethi ve dünya proleter devriminin geliştirilmesi hizmetinde kararlılıkla ele alınmalıdır!

Marksist-Leninist-Maoist Enternasyonal Merkez Kilit Önemdedir

Emperyalist dünya sistemi içindeki patlamalar ve çalkantıların yaşandığı mevcut durumda, büyüyen anti emperyalist hareketler, halkların demokratik hakları için mücadeleler ya da emperyalist savaşa karşı halen gelişmekte olan barış hareketleri gibi farklı düzey ve karakterdeki kendiliğinden kitle hareketlerinin ortasında, komünistlerin bu mücadelelerde öncü ya da önder bir rol almak için mücadele etme sorumluluğu, halkların ve ulusal hareketlerin içinde proletaryanın hegemonyasını genişletmek için acil bir gereklilik haline gelmektedir. Enternasyonal Komünist Birlik olarak bu durum bugün proleter liderlik altında anti emperyalist mücadelenin daha güçlü bir ortak uluslararası yönelimini gerektirdiğinin bilincindeyiz. Bu nedenle Enternasyonal Komünist Birlik olarak proleter liderlik altında anti emperyalist güçlerin ve hareketlerin uluslararası taktiksel ve stratejik birliğine hizmet eden ve bunu teşvik eden tüm çabaları ve gayretleri açıkça memnuniyetle karşılıyoruz. Diğer taraftan da Proleter Dünya Devriminin merkezleri olarak ezilen halklar ve ezilen ulusların komünist ve devrimcileri bu tür faaliyetlerin geliştirilmesinde özel bir sorumluluk üstlenmelidir. Ekseni özellikle halk savaşlarının savunulması ve desteklenmesi, emperyalist savaşlara ve saldırılara karşı mücadele ve halkın haklarının savunulması olması gereken anti emperyalist faaliyetlerin geliştirilmesi, günümüzde Enternasyonal Komünist Birlik’in saflarını büyütmek ve komünist partilerin ve örgütlerin tabanını genişletmek için hayati önem taşımaktadır.

“1 Mayıs 2024 komünistler tarafından Başkan Mao Zedung’un doğumunun 130. yıl dönümü kapsamında kutlanmaktadır. Başkan Mao ile birlikte proleter hareket, en güçlü ve yenilmez ideolojisini, proletaryanın ve dünya halklarının emperyalizmi ve gericiliği yeryüzünden silip süpüreceği silah olan Marksizm-Leninizm-Maoizm’in üçüncü ve yeni bir düzeyine yükseltmiştir. Başkan Mao Zedung’un doğumunun 130. yıl dönümü aynı zamanda Enternasyonal Komünist Birlik’in kuruluşunun 1. yıl dönümüne denk düşmektedir. Dolayısıyla bugün komünistlerin Enternasyonal Komünist Hareketi, uluslararası proletaryanın bugün devrimin önünü açacak yegâne ideolojisi olan Marksizm-Leninizm-Maoizm temelinde yeniden birleştirme yönündeki büyük görevine işaret etmektedir. Enternasyonal Komünist Birlik, önemli bir başarıyı, komünistlerin dünya düzeyinde yeniden birleşmesi için verilen uzun ve karmaşık bir mücadelenin doruk noktasını simgelemektedir. Bu nedenle, komünistlerin dünya düzeyinde yeniden birleşmesinin olanaklarını oluşturan ve geliştiren Enternasyonal Komünist Birlik’in varlığının önemini açıkça kavramalıyız: ‘UBMK’ da farklı görüşlere sahip parti ve örgütler -dost ve yoldaşça bir tarzda verilen iki çizgi mücadelesi, bir birlik, eleştiri, birlik pratiği yoluyla- son 40 yılın en yüksek ideolojik ve siyasi birliğini kurmayı başardılar. Bu, komünistlerin Maoizm altında birleşmek istediklerinin açık bir örneğidir! Uluslararası proletaryanın parçalanması yalnızca revizyonizmin ve gericiliğin çıkarınadır. Enternasyonal Komünist Birlik’in Siyasi ve Temel Deklarasyonu, dünyanın dört bir yanındaki 15 parti ve örgüt tarafından sağlanan birliği ifade etmektedir; ileriye doğru atılmış büyük bir adımdır ve tüm Enternasyonal Komünist Hareketi birleştirmek için bir temel ve referans noktasıdır.’

“Bu 1 Mayıs 2024’te Enternasyonal Komünist Hareketin yeniden birleşmesi için koşulların birkaç yıl öncesinden farklı hale geldiğini açıkça görebiliyoruz. Aralık 2022’de Enternasyonal Komünist Birlik’in kurulması, komünistlerdeki dağılma eğiliminin birleşme eğilimine dönüştüğü yeni bir birleşme mücadelesi döneminin kapısını açmıştır. Enternasyonal Komünist Birlik’in kuruluşu ile birlik mücadelesi tamamlanmamış, aksine ‘Komünist Enternasyonal’in Maoizm’in önderliği altında yeniden inşası için örgütlü mücadelede’ yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Dünya çapındaki komünist parti ve örgütlerin iki çizgi mücadelesini daha fazla geliştirmek ve derinleştirmek amacıyla gerçekleştirdikleri tüm faaliyet ve katkıları büyük heyecanla takdir ediyor ve selamlıyoruz. Geçtiğimiz yıl boyunca, Enternasyonal Komünist Birlik ihtiyacı doğrultusunda samimi ve kararlı bir tutum sergileyen düzinelerce kampanya, etkinlik, seminer ve tartışma gerçekleştirilmiştir; bu nedenle çağrımızı yinelemek istiyoruz: ‘Enternasyonal Komünist Birlik, birlik için ve bölünmeye karşı mücadele etmek ve üç temel ilkeyi savunmak isteyen tüm MLM parti ve örgütleriyle doğrudan ilişki kurmak için hiçbir çabadan kaçınmayacaktır:

  1. Marksizm Leninizm-Maoizm’in savunulması,
  2. Revizyonizme karşı mücadele ve
  3. Proleter Dünya Devrimi için mücadele.’

“1 Mayıs’ın tarihi, o dönemde bilimsel sosyalizmin kurucularından Engels’in önderlik ettiği, proletaryanın en ileri güçlerini birleştirme mücadelesinin bir ürünüdür. Uluslararası proletaryanın birleşme düzeyini ve gücünü gösteren ve uluslararası proletaryanın ‘tek bir ordu, tek bir bayrak altında, tek bir acil hedef için’ birlikte bir güç olarak seferber edildiği bir gün olmalıdır. Tarihin en ileri sınıfı olarak uluslararası proletaryanın gücünü, ideolojinin en gelişmiş aşaması olan Marksizm-Leninizm-Maoizm’in önderlik ettiği ve proletaryanın yegâne örgütü olan komünist partiler tarafından somutlaştıralım.

“Yaşasın 1 Mayıs, Uluslararası Proletaryanın Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü!

Yaşasın Filistin Halkının Kahramanca Direnişi!

Soykırımcı Siyonistler, ABD Emperyalizminin Köpekleri Gazze’den ve Tüm Filistin’den Defolun!

Yaşasın Başkan Mao Zedung’un Doğumunun 130. Yıl Dönümü!

Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizm! Kahrolsun Revizyonizm ve Her Türden Oportünizm!

Yaşasın Peru, Hindistan, Türkiye ve Filipinler’deki Halk Savaşları!

Kahrolsun Emperyalist Savaş!

Yaşasın Proleter Dünya Devrimi!”

(HABER MERKEZİ)