Gazi, Halepçe, Beyazıt: Katliamların Hesabını Soracağız!

[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]

Zulüm, baskı, işkence, katliam olguları tarihte egemenlerin ezilenlere yönelik bastırma ve sindirme aracı olarak kullanıldı. Ülkemiz özgülünde mart ayı birçok katliamın yaşandığı bir ay olma özelliği taşımaktadır. Mart ayı katliamların yanı sıra esasta direnişin, isyanın ve başkaldırının ayıdır. Biz biliyoruz ki faşizmin katliamları, işkenceleri, baskı, imha ve inkâr saldırıları, halkın öfkesini dindiremeyecek, isyan ateşini söndüremeyecektir. Bu bilinçle mart ayında yaşanan katliamların hesabını direnişle sormalı, mücadeleyi büyütmeliyiz.

16 MART 1988 HALEPÇE KATLİAMININ 35. YILI: ELMA KOKUSUYLA GELEN KATLİAM!

Tarih 16 Mart 1988… Irak savaş uçakları Halepçe’yi bombaladı. Ortalığa keskin bir elma kokusu yayıldı. Çocuklar kokuya doğru koştu. Son sözleri “Daye bêhna sêve tê” yani, “anne elma kokusu geliyor” oldu.

Faşist diktatör Saddam Hüseyin ve Hasan Ali Mecid (Kimyasal saldırıları operasyonları yönettiği için “Kimyasal Ali” olarak tanındı) Kürt sorunundan “sonsuza kadar kurtulmak” için “Enfâl” ismini verdiği Irak tarihinin en kanlı katliamına girişti. Kara harekâtları, havadan bombalamalar, yerleşim yerlerinin sistematik bir şekilde yıkılması, toplu zorunlu göçler, idam mangaları ve kimyasal saldırılar Enfâl katliamının başlıca yöntemleriydi.

Kimyasal bombalar ilk olarak Balisan Vadisi’nde kullanıldı. Bu saldırıda kaç kişinin öldüğü hâlâ tam bilinmiyor. Balisan’ı, Sanexsê köyü takip etti. Kimyasal saldırıların üçüncüsü ve en büyüğü ise Halepçe’ye yapıldı; 76 bin kişinin yaşadığı Halepçe’de çoğu kadın ve çocuk en az 6.357 kişi alçakça katledildi ve 14 bin 765 kişi yaralandı.

GAZİ VE ÜMRANİYE BARİKATLARI TUTUŞMAYA DEVAM EDİYOR

Muhalif ve isyancı duruşuyla yıllardır devletin hedefinde olan, sindirilmeye çalışılan yoksul-emekçi halkın yaşadığı mahallelerin başında gelen Gazi Mahallesi, 12 Mart 1995 günü yaşanan polis, asker ve kontra güçlerin saldırısında 18 kişiyi toprağa verdi.

Kahvehaneye açılan ateş sonucu Alevi dedesi Halil Kaya’nın hayatını kaybetmesiyle başlayan olaylarda, Alevilerin öncülük ettiği direnişi kırmak amacıyla; devletin günlerce polisiyle, askeriyle, panzeriyle yaptığı saldırılarda 18 kişi katledildi.

Alevilerin muhalif duruşu şiddet ile bastırılmaya, sindirilmeye çalışılmış, Gazi’den başlayan direniş ülkenin dört bir yanına yayılmıştır.

12 Mart günü Gazi Mahallesi’nde başlayan katliam, Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde sürmüş, polis ve askerlerin açtıkları ateş sonucu 4 kişi katledilmişti.

Devletin katliam politikası günümüzde farklı boyutlara evrilip sürerken; Gazi ve Ümraniye’de kurulan barikatlar bugün de tutuşmaya devam ediyor.

16 MART 1978: BEYAZIT KATLİAMININ 45. YILI

16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi Merkez Binası’ndan toplu halde çıkan öğrencilerin üzerine faşistler tarafından atılan bomba ve ardından gerçekleşen silahlı saldırı sonucunda 7 öğrencinin ölümünün onlarcasının da yaralanmasının üzerinden 45 yıl geçti.

Öğrenci gençliğin muhalif duruşunu, devrimci mücadelesini kontra ve faşist güçler aracılığıyla bastırmaya çalışan devlet, 7 İstanbul Üniversitesi öğrencisini katletti.

Devlet katliamdan sonra “göz boyamak” adına Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanı Orhan Çakıroğlu, o dönem Ülkü Ocakları’nda görevli Mehmet Gül, dönemin MHP İstanbul İl Başkanı Kazım Ayaydın ve Ahmet Hamdi Aksoy gözaltına aldı. Sanıklardan Sıddık Polat ise Elâzığ’da yakalandı.

Hukuk ve İktisat Fakültesi öğrencilerinin üzerine “Kahrolsun Komünistler” diye atılan NATO yapımı TNT kalıplarını devletin tetikçisi, eli kanlı faşist Abdullah Çatlı’nın temin ettiği ortaya çıktı. 16 Mart Beyazıt Katliamı’nın 45. yılında devletin kontra güçleri tarafından katledilen Hatice Özen, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat mücadelemizin ön saflarında bayraklaşmaya devam edecek.