Hücrem Nergiz Kokuyor…

Kavga sürüyor

Kararlı inançla

Hücrem “Nergiz” kokuyor

Düşmana inatla…

Baharın habercisidir Nergiz. Çiçeklenir bu zamanlarda. Alnındaki kızıl bantla kuşanırken sevdası, kokusu dağlara, ovalara ve bilincimize yayılır. Umudun, direnişin, mücadelenin habercisidir Nergiz. İnancımızı, irademizi çelikleştiren gerektiğinde bir nefer gerektiğinde bir liderdir.

Nergiz…

1970 yılında işçi bir ailenin çocuğu olarak İstanbul Maltepe’de dünyaya geldi Nergiz Gülmez. Ekonomik zorluklar içinde büyüdü. Okul yaşamı 1978 yılında Maltepe Afyon İlköğretim Okulu’nda başladı. Okulda başarılı bir öğrenciydi. İlkokuldan sonra ortaokul ve liseyi Maltepe’de okudu. Daha ortaokulda öğrenciyken emek sürecine katıldı. Hem ihtiyaçlarını gidermek hem de aile bütçesine katkı sağlamak için yaz tatillerinde küçük işletmelerde çalıştı.

Nergiz devrimci değerleri daha çocukluk zamanında, abisinin Metris Hapishanesinde kaldığı dönemde, hapishane kapılarında birçok şeye tanık olarak beyninde oluşan sorular ve soruların yanıtlarını algılamaya çalışarak buldu. Böylelikle çelik su almaya, tavında dövülmeye başladı. 1989–1990 sürecinde Kartal Halkevi ve Yeni Demokrasi dergisinde çalışarak devrimci fikirlerin tohumlarını hem kendinde hem de toplumda ekmeye başladı.

YEŞERİYOR TOHUMLAR

Nergiz, artık bir Partizan olarak bir yandan öğrendi bir yandan da öğrendiklerini kitlelere taşımaya başladı. Şiir ve türkü tutkunuydu. Şarjöründe mermi eksik etmeyen savaşçı gibi çantasında şiir kitabı, şarkı ve türkü kaseti, türkülerin yazılı olduğu ajandaları eksik olmazdı. Dergi ve bildiri ulağıydı. Girdiği her eve bunları ulaştırırdı. Türlü eylemlerde, mücadele ve direnişin olduğu her alanda Nergiz’i görmek mümkündü. Legal çalışmanın yanı sıra bu dönemde illegal olarak İsmail Oral’a bağlı olarak hapishane kuryeliği de yaptı. Oral’ın verdiklerini yol yöntem bularak hapishaneye iletti. Korkusuz ve yiğitti. 1991’de illegal işçi komitelerinde görev aldı. 1993’te yapılan operasyonda gözaltına alındı; ancak düşman karşısında boyun eğmeyerek DGM’den serbest bırakıldı ve böylece artık yeni çalışma alanı Özgür Gelecek gazetesi oldu.

1993 yılında Umut Yayımcılık’tan çıkan “Newroz” kitabından dolayı yayınevi sahibi olarak tutuklandı ve Adapazarı Hapishanesine götürüldü. Tutsaklık sürecinde yoldaşlarının yanına geçebilmek için açlık grevine katıldı. Bu direniş zaferle sonuçlandı ve tutsaklar İstanbul Sağmalcılar Hapishanesine getirildi. 1994 yılındaki süreçte darbeciliğe karşı tavır alanlardan oldu.

Nergiz, hapishaneden tahliye edildikten sonra başta Çorlu, Edirne olmak üzere Marmara Bölgesi’nin birçok yerinde faaliyet yürüttü, ancak 1996’da tekrar tutsak düştü. Sorguda “ser verip sır vermeme” geleneğini sürdürerek F tipi hapishanelere karşı başlatılan ‘96 Ölüm Orucu sürecinde ölüm orucundaki yoldaşlarının bakımıyla ilgilenme görevini üstlendi. Ardından Ümraniye Hapishanesine sürgün sevk edilen Nergiz, 19 Aralık Katliamını burada karşıladı. Ölüm orucunun 10. gününde gaz bombaları ve kurşunlar içerisinde geçen dört günde direnişte yaralananların başında onlara bakan, ilk müdahaleyi yapan oldu.

NERGİZLER AÇTI DÖRT BİR YANDA

Nergiz, 19 Aralık Katliamı’nın ardından götürüldüğü Kartal E Tipi Hapishanesinde ölüm orucuna başladı. Direnişini sürdürürken ‘96 Ölüm Orucundaki deneyimlerini yoldaşlarına aktarmaya, tecrit koşullarının sınırlarını zorlayarak sadece mektuplarla da olsa bunu yerine getirmeye çalıştı.

Devam eden ölüm orucu sürecinde hapishane yönetimi tarafından sağlık durumunun kötüleşmesi sonucu iradesi ve direnişi hiçe sayılarak 17 Mart 2001 tarihinde Kartal Devlet Hastanesine götürüldü. Alınan karar doğrultusunda zorla hastaneye götürülmeyi protesto etmek için su içmemeye başladı.

23 gün boyunca protesto eylemine devam eden Nergiz, ölüm orucu eyleminin 123. günü, 11 Nisan 2001 tarihinde Proletarya Partisinin ilk ölüm orucu şehidi olarak tarihe adını yazdırarak ölümsüzleşti.

“Bir damladır Nergiz…

Okyanusu yüreğinde barındıran

Bir çiçektir Nergiz…

Baharı gülüşünde yaratan

Bir tabiptir Nergiz…

Yaralara sevgiyle şifa olan

Düşman kırandır Nergiz…

Çıplak elle yalın ayak,

Barikatları bir bir yıkarak

Meydan okur…

Meydan ki ne meydan

Geçmiş burada…

Gelecek burada…

Telaşa yer yok yoldaşlar

Nergiz burada…

Kavgaysa kavga

Savaşsa savaş

Umut burada…

Zafer burada…

Özgürlük burada…

Yürek tetikte…

Can namluda…

Ruhumuz feda bu yolda…

Nergizler hep burada.”

Mücadele yaşamı boyunca emelinden bir an olsun vazgeçmedi. Devlet politikalarına karşı, devrimci tutsaklara yönelik hapishanelerde yaşanan ağır tecrit koşullarına, hak ihlallerine, işkencelere, tutuklamalara, gözaltı ve katliamlara; işçilere, köylülere, ezilen halka… kısacası tüm bu sömürü düzenine karşı mücadelesini ve direnişini sürdürdü. Devrim yolunda önüne çıkan engelleri bir savaşçı gibi karşıladı. Düşmanı, çelikleşmiş bilinciyle püskürtmeyi hep bildi. Emekçi, iradeli, inançlı ve inatçıydı. Kuşandığı devrim inancıyla ölümü de kucaklamaktan çekinmedi. Nergiz, kızıl direniş ruhuyla ölümsüzleşti.

Şimdi ondan devraldığımız meşaleyi ileriye taşımanın zamanıdır. Yolumuz uzun, meşakkatli, engebeli, yer yer sislidir. Ancak ölümsüzleşenlerimizden aldığımız güç ile bu yolu aydınlatmanın, bir adım daha ileri atılmanın zamanıdır. Bize taşınan bilinci ve inancı kuşanıp Nergizleşmenin zamanıdır.