Gelişen Yapay Zekâ, Gelecek İçin Bir Tehdit Midir?

Teknolojik faaliyetlerden komplo teorilerine kadar geniş bir alanda yoğun bir şekilde tartışma konusu olan yapay zekânın gelişimi devam ediyor ve kullanım alanları artıyor. Birçok teknoloji firması tarafından bu alana büyük bütçeler kaydırılırken internetin keşfinden sonra en büyük atılımlardan birini yapay zekâ çalışmalarının sağlayacağı öngörülüyor.

Yapay zekâ, insanın temel bilişsel faaliyetlerinin kopyalanmasını ifade eder ancak tüm bilişsel özellikleri kapsamaz. Burada kopyalanmak ve ileri taşınmak istenen esas olgu, insan bilincinin öğrenme faaliyetidir. Taklit edilen ve ötesine geçilmek istenen budur. Yapay zekâ, yalnızca öğrenmekle kalmaz, aynı zamanda oluşan bilgi havuzunu da efektif bir şekilde kullanır. Burada temel amaç makinenin kendi kendine öğrenme, tecrübe edinme, öğrendiklerini bir araya getirerek öngörüde bulunma kabiliyetine sahip olması, yani düşünebilmesidir. Biyolojik yapay zekâ faaliyetlerinin dışında yapay genel zekâ öğrenebilmeyi, düşünebilmeyi ve karşısına çıkan problemleri insan bilincinin etkisi olmadan çözmeyi hedefler. Bugün hastalıkların teşhis edilmesi, optik tarama, içerik dağıtımı, simülasyon oluşturma, içerik taslağı oluşturma, otomotiv, çeviri ve eğlence gibi birçok alanda verimli şekilde kullanılabilmektedir.

Yapay zekâ, esasta bugünkü hali ile insan zekâsına hesaplama, analiz etme ve insan zekâsından bağımsız bir şekilde otonom olarak faaliyet yürütme gibi beceriler ile katkı sağlar. Yani şu an için yapay zekâ, insan faaliyetlerine yardımcı bir bilişsel alan olarak faaliyet gösterir. Dolayısı ile aslında insan zekâsı ile bağlantılıdır, veri depolama ve analizi gibi konularda insan zekâsından daha hızlı çalışabilmektedir. Bir doktor ve yapay zekâ aynı bilgiler ve veriler ile hastalık teşhisi koymaya çalıştığında, yapay zekâ oldukça şaşırtıcı ve hızlı sonuçlar üretebilmektedir. Ya da bir araç kullanımında ileri süreçte gerçek sürücülerden daha dikkatli araç kullanımını sağlayabilecektir. Normal bir ofis çalışını için saatler gerektiren değerlendirme çalışmaları, yapay zekâ sayesinde birkaç dakikaya indirilebilmektedir. Çoğaltılabilecek bu örnekler, yapay zekânın aslında günlük hayatımızda dahi ne kadar geniş bir yer tutmaya başladığını gösterir. Bu gelişim, birçok tartışmayı da beraberinde getirmektedir. Tartışmalar etik ve ahlaki sorunların yanı sıra, işsizliğe sebep olacağı, insan geleceği için bir tehdit olacağı gibi sorunlara kadar geniş bir alanda yürütülmektedir.

Yapay Zekâ Nasıl Çalışır?

Her şeyden önce yapay zekâ, insandan farklı olarak doğa ile etkileşerek değil, algoritmalar yolu ile öğrenir ve bilgi işler. Yapay zekânın öğrenme yöntemi insanlar tarafından belirlenir ve yapay olarak oluşturulur, bu yöntem dahilinde daha sonra müdahaleye sınırlı ihtiyaç duyularak yapay zekânın öğrenme süreci başlar. İnsan gibi olgular ve aralarındaki karmaşık ilişki süreçleri, etkileşimleri üzerinden değil, bu varlıkların ve ilişkilerinin birer algoritma haline getirilmesi sonucu bilgi edinilir ve depolanır. Yani yapay zekâ sayısal ve algoritmik düşünür, öğrenir. Şöyle düşünelim: bir çocuk elini sobaya vurmaması gerektiğini nasıl öğrenir? Elini sobaya yaklaştırdıkça artan ısıyı hisseder ya da bazen kazara elini sobaya vurur, canı yanar ve bu tecrübeyi edinerek sobaya elini vurmaması gerektiğini öğrenir. Ancak bir yapay zekâ, bu olgunun algoritmaya dönüştürülmüş halini öğrenir. Ya da bir şirket çalışanı, tek tek bütün müşteriler ile konuşur, ilgi alanlarını, ihtiyaçlarını, ikna olma seviyelerini ve iletişime açık olup olmadıklarını analiz etmeye çalışır. Ancak yapay zekâ, müşterilerin faaliyetlerinin algoritmaya dönüştürülmesi ile analiz çalışması yapar ve bu görünüme uygun sonuçlar üretir. Yani yapay zekânın bilgisi, doğanın ve olguların algoritmalara dönüştürülmüş halidir. Bu öğrenme süreci yapay zekâ çeşitlerine göre farklılaşabilir, denetimli öğrenme veya gelişmiş öğrenme teknikleri ile üretilen çeşitli yapay zekâ faaliyetleri mevcuttur. Ancak temelde yapay zekânın öğrenme faaliyetlerini belirleyen, ilk etapta belirlenen öğrenme yöntemidir.

Yapay zekânın algoritmalar yolu ile düşünüyor oluşu, birçok alanda daha çarpıcı ve hızlı sonuçlar elde edilmesine yol açar. Bir insan gibi geniş ilişkiler ve etkileşimler ağı içerisinde değil, yalnızca yalıtılmış bir sayısal olasılık ağı üzerinden düşünmek, belirli sorunlar özgülünde oldukça elverişli sonuçlar elde eder. Çünkü matematiğin kendisi bir soyutlamadır. Bu soyutlamalar problem ve sorunların çözülmesinde tablonun daha net şekilde görülmesine yardımcı olabilir. Bu bakımdan bir dil işlevi görür, tabiattaki hareketin bir tür dil yoluyla soyutlanmasıdır ve ortaya çıkmasının sebebi problem çözme ihtiyacıdır. Yapay zekâ tam olarak bu şekilde düşünür ve öğrenir. Bu yol yoğunlaşılan tek bir alanda problem çözme kabiliyeti bakımından daha güçlüdür ve dolayısıyla belirli alanlar üzerinden yapılacak değerlendirmelerde insan zekâsının ötesine geçebilmektedir.

Yapay Zekâ ve İnsan Zekâsı Arasındaki Farklar

Öncelikle zekâ ve bilinç arasındaki olgusal farkları açıklığa kavuşturmak gerekmektedir. Bilinç kendinin ve çevrenin farkında olma durumudur, bu farkındalık yolu ile çevreye müdahale edebilme ve değiştirebilme yeteneğidir, karşılaştırma ve kritik yapabilme kabiliyetidir. Zekâ ise en basit hali ile problemler ile uğraşabilme ve çözebilme yeteneğidir. Yapay zekâ ile yapılmak istenen, insan tarafından üretilmiş problem çözme yöntemlerinin taklit edilmesidir. Bilinç, milyar yıllar süren evrimsel sürecin doğal bir ürünüdür, zekâ ise bilincin nasıl öğrendiğinin ve problemler için nasıl çözüm yöntemleri geliştirdiğinin göstergesidir.

Yapay zekâ, kendiliğinden bir bilinç değildir. Yalnızca makinelerin insanların belirlediği yöntemler ile yerine göre insanlardan daha hızlı ve tutarlı sonuçlar oluşturulmasını sağlar. Matematik gibidir, bir insan tek tek olguları görerek anlam ilişkisi kurmak yerine basit soyutlamalar yaparak etkili sonuçlar elde edebilir. Bu durum hem hız kazandırır, bilgi depolamayı kolaylaştırır, elde edilen bilginin kolaylıkla işlenerek sonuçlar üretilmesine olanak verir. Yapay zekâ, tam olarak bu şekilde işlev görmektedir.

Yapay zekâ, ürettiği bilgiyi çevreyi ve doğayı değiştirmek ve şekillendirmek için kullanamaz. Yani bu öğrenme faaliyetinde hâlâ insan öznedir, yapay zekânın öğrenme ve sonuçlar üretme süreci insan merkezlidir. Çünkü öğrenilen bilgiye ihtiyacı olan insandır, yapay zekânın kendisi değildir. Dolayısı ile yapay zekâ her zaman insan merkezli bir yöntem ile öğrenme süreci işletecektir. Ayrıca yapay zekâ bilgiyi depolar, ancak kendisi için kullanamayacağı için bir bilginin işe yarayıp yaramadığına dair öznel bir kritik yapmaz, ancak insan bu şekilde öğrenir, dolayısı ile bu öğrenme faaliyeti yine insanı geliştirir. Yani yapay zekâ kendisi için öğrenmez, nihayetinde insan faaliyetlerini kolaylaştırmak üzere öğrenir. Yapay zekânın kendinden önceki makinelerden farkı ise programlanmış ve sıralı algoritmalar üzerinden değil, karmaşık ve programlamayı da yapacak algoritmalara sahip olmasıdır. Yani insan zekâsının tümü ile soyutlanmasının bir ürünüdür. Bu da veriler üzerinden gelişmiş tüm alanlarda kullanılabilmesini, sonuçlar üretebilmesini sağlar. Bu kullanım alanlarının genişliği ise yeni tartışmalara kapı aralar. Suç sosyolojisi ve kriminoloji gibi alanlarda mevcut etik ve genellemeye yönelik tartışmalara yapay zekânın bu alanda kullanılma isteği ile yeni bir başlık eklenmiştir. Çeşitli parametreler kullanılarak bir suçun kim tarafından işlendiğine dair kimilerince öngörü, kimi çevrelere göre de önyargı oluşturulabilmektedir. Örneğin bir uyuşturucu suçu işlendiğinde, eldeki 5 şüpheli içinden ilk önce siyah tenli olanlara yoğunlaşılması, etnik kökenlerin bu ayrıştırmada bir parametre olarak kullanılması gibi uygulamalar mevcuttur. Temelini burjuva egemen sınıfların sömürücü ve talancı karakterinden alan bu uygulamaların, yargı alanının da bu sistemin bir ürünü olarak manipüle edilebilmesine ve hatalı kararlar alınmasına yol açtığına dair uzun yıllardır tartışmalar sürmektedir. Eğer yapay zekâ bu alanda kullanılmaya başlanırsa, bu gibi parametrelerin birer norm haline geleceğine dair nesnel zeminden beslenen kaygılar, gün geçtikçe daha da alevlenmektedir. Çünkü suç kavramını belirleyecek olan gerici egemen sınıflardır, yapay zekâ bu yöntem üzerinden öğrenerek sonuçlar üretecektir. Bu gibi olgular insan zekâsı ve yapay zekâ arasındaki farkları açıkça ortaya koymaktadır, yapay zekâ bir bilinç aktivitesinin taklit edilmesidir, bilincin kendisi değildir.

Yapay Zekâ Geleceğe Nasıl Etki Edecek?

Yapay zekânın şimdiden günlük hayata da sirayet eden birçok yönünün oluşu, kaygıları ve tartışmaları da büyütmektedir. Yapay zekânın insanlığı yok edeceği tartışmalarından tutalım, yapay zekâ ile makineleşmenin insanlığı açlığa, işsizliğe ve yoksulluğa mahkûm edeceğine kadar birçok kaygı sürekli olarak dile getirilmektedir.

Öncelikle şunu belirtelim, yapay zekâ ve özellikle kuantum bilgisayarların gelişmesi ile teknolojik ileri atılımların yaşanacağı bir gerçektir. Yani kullanılan teknolojide büyük ölçekli değişimler elbette yaşanacaktır. Makinelerin otomasyonu bugün de mevcutken, ileride daha geniş bir yer tutabilecek ve geniş iş kollarında kullanılabilecektir.

Kapitalizm, emek sömürüsü üzerine kurulmuş bir gerici sistemdir, bilimin gelişimini ve teknolojik ürünleri her zaman sömürüyü derinleştirmek ve daha fazla kâr sağlamak adına kullanmaktadır. Teknolojinin ve makineleşmenin 1800’lü yıllardan bugüne üretici güçlere etkisi ne oldu ise, gelecekte de benzer etkileri olacaktır. Makineleşme veya otomasyon üretilen ürünün niteliğinin değişmesine sebep olabilir, örneğin geçmişte geniş yer tutan sektörlerin ortadan kaybolup yerine yeni iş kollarının ortaya çıkması veya gelişerek farklı bir niteliğe kavuşması gibi, günlük hayatta üretim sürecinin önemli bir yerini kaplayan birçok sektörün de değişmesi ve gelişmesi mümkündür. Örneğin, 150 yıl öncesine kadar araba ve uçak üretiminin, 50 yıl öncesine kadar cep telefonu ve bilgisayar üretiminin ve bunların yan işkollarının üretimde kapladıkları yer ile bugün kapladıkları yer arasında büyük bir fark vardır. Bu alanlarda yaşanan gelişmeler birçok iş kolunu öldürmüş, yerine yenilerinin oluşmasını sağlamış ve sistem daha fazla emek gücü sömürüsüne ihtiyaç duymuştur. Yani teknoloji gelişmiş ancak, emek sömürüsü artarak devam etmiş, makineleşme ile birlikte gerici egemen sınıflar, üretici güçlerin daha fazla tahakküm altında tutulmasının yollarını bu şekilde oluşturmaya çalışmıştır. Ayrıca yedek işgücü konumundaki işsizler ordusunun işçi ve emekçilere alternatif ve tehdit olarak sistem tarafından oluşturulması gibi, yapay zekâ ve makineleşme de işçilere “sopa” olarak gösterilmekte, korku ve paniğe sebep olmaktadır. Yapay zekâ bazı sektörlerin daralmasına yol açacaktır, birçok mühendislik alanını daraltacaktır, ancak yerini yeni alanların almasına da olanak verecektir.

Yapay zekânın geleceğe nasıl etki edeceğini öngörmek için, kimin elinde olduğuna bakmak yeterli olacaktır. Sistem bilimden çıkan ürünleri kârını artırmak, sömürüyü derinleştirmek ve diğer gerici tekeller ile mücadelesinde kendisini bir adım öteye taşımak amacı ile kullanmaya yönelir. Örneğin füzyon tepkimesinin keşfi, kontrollü bir şekilde insanlığın ihtiyaç duyduğu bütün enerjinin bu yol ile karşılanmasına sebep olabilirdi. Ancak bu keşiften sonra sistemin yaptığı ilk icraat, hidrojen bombaları üretmek olmuştu. Ya da altının ayrıştırılarak çıkarılması, madenlerin doğaya zarar vermeden çıkarılmasına yönelik teknik gelişim kolaylıkla sağlanabilecekken ve bunun yöntemleri de mevcutken gerici sınıflar en maliyetsiz yönteme başvurarak çevreyi ve insanlığın geleceğini yok etmekten çekinmemektedir. Yani sistem teknolojiyi kendi sınıfsal çıkarları ekseninde şekillendirmektedir, bilimin etrafına kendi çıkarları ile bir set kurmaktadır.

Yapay zekâ, insanlığın geleceğine olumlu etkide bulunabilecek ciddi bir potansiyel taşırken egemen sınıfın tahakkümü ve kontrolü altında sistemin ihtiyaçları doğrultusunda kullanım alanı bulacaktır. Bu durum da öngörülemez sonuçlara ve kaygılara neden olmaktadır. Özetle tehlike yapay zekânın kendisi değildir, onu kendi çıkarları uğruna kullanacak gerici sistemin kendisidir.