Moskova’daki Saldırının Anlattıkları

22 Mart akşamı Rusya’nın başkenti Moskova’da bulunan Crocus City Holl konser salonuna silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda 150’ye yakın kişi hayatını kaybetti. Saldırının ardından salondan kaçan eylemciler Ukrayna yolu üzerinde yakalandı. Sivillere dönük saldırılarda kullanışlı bir aparat olan IŞİD, saldırıyı üstlendi. Saldırının ardından Ukrayna’nın durumu, Rusya’nın ne yapacağı, emperyalistlerin hangi pozisyonda yer alacağı gibi sorular gündemi yoğun bir şekilde işgal etmeye başladı. Tüm sorular önümüzdeki günlerde artacağı beklenen savaş riskini değerlendirmeyi içeriyordu.

SALDIRI UKRAYNA’DAKİ SAVAŞIN BİR PARÇASI

Ukrayna işgali ile başlayan savaş gerginliği son 3 yıldır dünya gündeminde ilk sıralarda yer tutuyor. Kutuplaşma siyasetini merkezine alan emperyalistler için Ukrayna temsili bir çarpışma sahası oldu. Kabaca Batı ve Doğu cepheleri diye bir çatışma sahası belirlersek eğer başta ABD emperyalizmi olmak üzere NATO ülkeleri Rusya karşıtı pozisyonda yer almayı sürdürüyor. Diğer bir yanda Çin ve Rusya bu blok karşısında ana hattı oluşturdu. Geçen 3 yılda Rusya’nın saldırı ve direngenliği diğer emperyalistler için beklenenin üstünde oldu. Rus emperyalizmi elinde bulundurduğu ticari kozu sürekli kullandı. Siyasi ve askeri tahakkümünü de Ukrayna işgalinden aldığı saldırganlık gücüyle Orta Doğu, Afrika ve Asya’da kullanmayı sürdürdü. Ukrayna 3 yıldır süren kuzeyindeki devasa yıkım nedeniyle ezilen halkında oluşan yılgınlığa engel olamadı!

Cephe gerisine doğru özellikle Ukrayna tarafından gerçekleştirilen sızma ve sabotaj saldırıları son süreçte arttı. Crocus saldırısı gerçekleştiğinde bu saldırıların biri olarak değerlendirilmedi. Doğrudan Ukraynalı askerlerin, sabotajcıların saldırısı değildi çünkü. Saldırı başka bir noktadan, farklı bir biçimde gerçekleşmişti. Saldırının biçimi, onu olası gerçeklerden apayrı bir şeymiş gibi değerlendirmemizi gerektirmiyor. IŞİD gibi kullanışlı aparatların bu saldırılarda nasıl bir rol üstlendiğini geçmişten bu yana biliyoruz. Crocus saldırısının Rusya’nın Ukrayna üzerinde yürüttüğü işgal saldırısına karşı yapılan bir misilleme özelliği taşıdığı şüphesizdir. ABD ve İngiltere saldırıdan önce Rusya’da bulunan vatandaşlarına “konser salonlarından uzak durmaları” yönünde bir uyarıda bulundu. Saldırıyla bu uyarının bir bağı var mı sorusu şu ana kadar açıklanmadı. Fakat emperyalistlerin aparatları bu tarz saldırılarda her zaman bir maşa görevindedir. Rusya’daki saldırı da bundan ayrı tutulamaz. Crocus saldırısı Ukrayna’da başlayan işgal saldırısının bir sonucudur.

Crocus saldırısının ardından Rusya’nın “cevap hakkı”nı kullanması kaçınılmazdı ve devamında da Ukrayna’ya dönük saldırıların dozunun artacağı da tartışmasızdır. Saldırı sonrasında Kiev’in bombalanması buna bir işarettir. Peki Ukrayna savaşı nasıl şekillenecektir?

GELİŞMELER RUSYA LEHİNE

Savaş ikinci yılını doldururken dengeler Rusya lehine dönmeye başlamıştı. ABD ve AB emperyalistlerinin Ukrayna’ya yönelik desteği azalmaya başlamıştı. Ayrıca savaşın belirsiz bir şekilde uzaması beklenenin aksine daha çok Batı ülkelerinde savaş yorgunluğuna yol açmış durumda. ABD ve AB savaş uzadıkça ekonomik ambargo altındaki Rusya’nın yıpranacağını, savaşı sürdürecek halinin kalmayacağını ve Ukrayna’dan çekilmek zorunda kalacağını hesaplıyorlardı. Ne var ki Rusya, Çin ile ekonomisini ayakta tutmayı başardı, mühimmat üretimini beş kat artırarak, savaş gücünü belli oranda korudu. Savaş uzadıkça yorgunluk Rusya’da değil Batı ülkelerinde ortaya çıkmaya başladı. Birçok NATO ülkesinde silah stokları tükenme noktasına geldi. Tarihte, bugüne dek görülmemiş düzeydeki modern silahın Ukrayna cephesine akmasına karşın Ukrayna ordusu Rusya’ya karşı anlamlı hiçbir ilerleme kaydedemedi. Bunun yanında kendilerinin olmayan bir savaşın yükünü taşıyan ve artan enflasyon nedeniyle hayat standartları hızla düşen Avrupalı halklar da kaynaklarının savaşa akıtılmasına itiraz etmeye başladılar. Ukrayna’dan ucuz tahıl alımına karşı da Avrupa ülkelerinde binlerce çiftçi de eylem düzenlemişti.

AKSA TUFANI PLAN BOZDU

Ukrayna’ya destek noktasında ABD-AB’yi zorlayan bir diğer gelişme 7 Ekim’den sonra Orta Doğu’da patlayan savaş oldu. ABD, Ukrayna’da kızıştırdığı ve aslında sebebiyet verdiği savaştan önce İsrail ile Arap devletleri arasında “normalleşme sürecini” başlatarak Orta Doğu’yu stabilize ettiğini düşünmüş, bu sayede tüm enerjisini Ukrayna’ya kanalize edebilmişti. Ancak 7 Ekim’de Filistin halkının Siyonist rejime vurduğu ağır darbe ABD’nin tüm planlarını boşa düşürmüş oldu. İsrail’in güvenliğinin ve dolayısıyla bölgedeki ABD üstünlüğünün tehlikeye girmesi nedeniyle 7 Ekim’in ardından Orta Doğu, Biden yönetimi için Ukrayna meselesinden daha öncelikli hale geldi. ABD güçlerini ve dikkatini Orta Doğu’ya yönlendirirken Ukrayna için ayrılmış olan silahlar da İsrail’e akıtılmaya başladı. Yani 7 Ekim’in ardından Ukrayna’ya akan dış destekte belirgin bir azalma oldu. Bunun yanında Ukrayna ordusunun yaşadığı asker kaybı da savaş gücünü kaybettirecek aşamaya ulaştı. Bu iki faktör doğal olarak savaşın 3. yılına girerken Rusya’nın sahada askeri üstünlüğü ele geçirmesine yol açtı. Dışarıdan muazzam büyüklükte destek almasına rağmen savaşı ancak dengede tutabilen, Rusya’yı geriletmeyi başaramayan Ukrayna ordusu, yardım kesilme noktasına gelince tüm cephelerde zor bir duruma düştü. Geçtiğimiz ay Donetsk’te stratejik Avdiyivka kentinin Rusya tarafından ele geçirilmiş olması, üstünlüğün yavaş yavaş Ruslara geçtiğini de göstermiş oldu.

RUSYA’DAN İSTEKLER VE ABD TELAŞI

Önümüzdeki süreçte Rusya karşı cephedeki bir dağınıklığı fırsata çevirerek toprak kazanımını genişletmek adına ilerlemek isteyebilir. Geçtiğimiz günlerde Maidan’daki özerk Rus bölgesi olan Transdinyester’ın Rusya’ya kendisini korumak adına başvuru yapması da önemli bir işaretti. Rusya, yaz aylarında taarruza geçip Odessa dahil Ukrayna’nın doğusunun bütününü ele geçirip Transdinyester bölgesine ulaşmak isteyebilir. Böylece Ukrayna’nın Karadeniz’le bağı koparılarak bir devlet olarak varlığı dahi ciddi derecede tehlikeye düşebilir. Ancak ABD’nin böyle bir yenilgiyi kolay kolay kabul etmeyeceğini belirtmemiz gerekiyor. Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunda ilerleyerek Dinyeper’e ulaşması ABD açısından kesin bir yenilgi anlamına gelir. Böyle bir senaryo, ABD’nin yaşadığı güç kaybını açığa çıkartarak bugüne kadar elde ettiği kazanımları da yitirmesine yol açabilir. Örneğin AB ülkeleri yeniden dış politikada daha bağımsız bir konuma ulaşmak adına Rusya ile ABD’den ayrı anlaşma yolları aramaya yönelebilir. Bu ihtimali önlemek adına ABD, el yükselterek Macron’un ağzından Ukrayna’ya asker gönderme seçeneğini gündeme getirerek Putin’e aba altından sopa göstermeye başladı. Macron’un “Ukrayna’da Rusya’nın kazanmasına izin veremeyiz, asker göndermek dahil her seçenek masada.” sözlerinin arkasında Biden’ın olma ihtimali güçlüdür. Böylelikle ABD ve NATO, Putin’e “Daha fazla ilerlemeyi düşünme, yoksa biz de müdahil olmak zorunda kalırız.” mesajı vermiştir. Öte yandan ABD, savaşı Rusya’ya belli miktarda toprak verilmesi karşılığında bitirmek isteyebilir. Bunun için müzakere masası kurulması ve TC’nin rol alması da söz konusu olabilir. Elbette kasım ayında tüm bunlara etki edecek ABD başkanlık seçimleri var. Dolayısıyla ABD emperyalizmi seçimlere kadar var olan statükonun korunması için çalışacaktır. ABD ne Rusya’nın ne de Ukrayna’nın fazla ilerlemesini isteyecektir. Seçimlerin ardından ABD’de hangi kliğin yönetimi devralacağı ise Ukrayna Savaşının gidişatı açısından belirleyici olacaktır.

Biden’ın tekrardan başkan olması halinde, ABD’nin Ukrayna politikasında bir değişim olması beklenmiyor. Ancak ABD mali oligarşisinin Trump tarafından temsil edilen kliği, ABD’nin tüm enerjisini Çin’e ayırmak adına Ukrayna’da daha fazla enerji kaybetmesine karşıdır. Trump’ın başkan yapılması halinde Rusya’nın isteklerini de göz önüne alan bir anlaşmaya varılabilir. Trump da her konuşmasında bunu vurguluyor. Ancak Amerikan devletinin Trump’ın başa geçmesi halinde onun bu söylemlerini hayata geçirmesine ne kadar müsaade edeceği de ayrı bir tartışma konusudur. Lakin yakın süreçte Ukrayna’da silahların susması mümkün görünmüyor. NATO’nun tehditleri, karşılık olarak Rusya’nın “nükleer savaşa hazırız” restleri savaşın her an kontrolden çıkarak yayılabileceğinin bir göstergesi. Normal koşullarda Ukrayna-Rusya savaşında 2025 yılından önce müzakerelere başlanması da öngörülmüyor. Ama farklı gelişmeler olursa, 7 Ekim’de Filistinlilerin yaptığı hamle gibi, farklılaşma olur.

SAVRULAN TC’YE NE OLACAK?

Ukrayna işgalinin başlamasının ardından, diğer NATO müttefiklerinin aksine Türkiye, ihtiyaç halinde göreve koşma adına iki taraf arasında orta yolda olma kararı verdi. Bir dönem için Rusya Türkiye’yi, uluslararası ticaretinin devamı için kullandı. ABD ve diğer emperyalistler ise Rusya ile zayıf arabuluculuk vaat etti. TC’nin bir orada bir burada politikası çok fazla ilerlemedi. Rusya’nın aleyhine kararlara imza atan TC’nin, Rusya ile arası yavaştan açılmaya başladı. NATO’nun yeni üyelerine verilen onaydan, Ukrayna’ya silah satışından, söz verilmesine rağmen Zelenski’ye verilen esir Neo-Nazi komutanlardan, ABD ile yapılan görüşmelerden Rusya pek hoşnut olamazdı. Özellikle Crocus saldırısının ardından Rus medyası, Türkiye hakkında olumsuz içerikler girmeye başladı. Özellikle saldırıyı gerçekleştirenlerin Türkiye’de bulunduğuna dair çıkan haberler bunda etkili oldu. TC bu konuda önceden de vukuatlıydı. IŞİD unsurlarının yolu Türkiye’den rahatça geçti. Rahatça geçmediler, ayrıca rahatça konakladılar, zaman geçirdiler ve sonra gittiler. Crocus saldırısında da aynı rahatlık görüldü. IŞİD’lilerin göstermelik yargılandıkları, çoğunlukla serbest bırakıldıkları Rus medyasında yer alan haberlerde işlendi. Bu durum zaten sallantıda olan TC-Rusya ilişkilerini etkilemeye devam edecektir. Hatırlatmakta fayda var: Geçtiğimiz yıl Rusya, Türkiye’nin 600 milyon dolarlık doğal gaz borcunu 2024 yılına ertelemişti. Özellikle TC’nin yeniden kurduğu ABD ilişkileri, Rusya ile arasındaki bağı etkileyebilir. Olası borcun ödenme ihtimali ise birçok soruyu beraberinde getiriyor. TC’nin bulmakta zorluk çektiği paranın üzerine bir de doğal gaz borcu eklenecek. Borcu borçla ötelemeye çalışan egemen sınıflar için süreç nereye kadar gidecektir göreceğiz. Fakat zamlar konusunda biraz daha netlik var. Böyle devam edecek!

HAKSIZ SAVAŞLARA KARŞI SAVAŞ

Crocus saldırısının ardından Ukrayna cephesinde neler olacak yakın zamanda göreceğiz. Ukrayna’da süren savaşın etkileri birçok alanda daha fazla görülecek. Bugüne değin savaşın esas kaybedeni başta Ukrayna ve Rusya halkları olmak üzere dünya halklarıdır. Emperyalistler Ukrayna ve Rus emekçilerinin üzerinden hesaplaşmayı sürdürüyor. Savaş nedeniyle artan enflasyon tüm dünya emekçilerinin sırtına yüklenerek yaşam standartları düşmeye devam ediyor. Ukrayna Savaşı emperyalizmin kan ve gözyaşı demek olduğunu bir kez daha herkese gösterdi. Dünya halkları için tek çıkış yolu emperyalizme karşı birleşmekten ve mücadeleden geçiyor. Emperyalizm var olduğu müddetçe emekçilerin kanı haksız savaşlarda akmaya devam edecektir. Haksız savaşları ortadan kaldırmanın tek yolu ise dünya halklarının haklı savaşlar ile emperyalist burjuvaziye ve uşaklarına karşı baş kaldırmasıdır.