Umutsuzluğu ve Karamsarlığı Lenin ile Göğüsleyeceğiz!

[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]

Marks ve Engels’in öğretilerinin bilimsel karakterinin kavranması, tarih ve toplum bilimi olduğunun bilince kavuşturulmasında hiç kuşku yok ki Lenin’in, bu öğretiyi “kitlelerin tarihsel girişkenliğine” tam ve kesin olarak uyarlayıp kitlelerin eyleminde önderleştirmesinin özel bir yeri vardır. Onun bu başarısıyla Marksizmin bilimsel özü berraklaşmıştır. Lenin, Marksist bilimin “var olan çelişkileri bütün derinliğiyle ortaya koyan” bakış açısı ve yöntemlerini kullanarak “Marksizmin dogma değil bir eylem kılavuzu” olduğunu “kitlelerin tarihsel girişkenliğinin” en örgütlü, en bilinçli ve en ihtişamlı formunu seferber edip Büyük Ekim Devrimini gerçekleştirerek ispatlamıştır. O bu yoldan devam ederek Marksist bilimi yeni bir evreye taşımıştır. Ölümünün 100. yılında Lenin proletaryanın ve devrimci sınıfların yenilgilerinden, bilimi bir devrimci eylem kılavuzu yaparak zafer çıkarmayı başaran büyük bir usta olarak devrimci mücadelede yaşamaya devam ediyor.

Lenin, zamanın ruhunu anlama kılavuzudur. Zamanın ruhunu anlamak ise siyasal, iktisadi koşullara, dolayısıyla tüm toplumsal duruma hâkim olmak kitlelerin eğilimlerini incelemek, öznel güçlerin durumunu tespit etmek, içinden geçilen sürecin tüm yanlarına hükmetmektir. Var olan çelişkileri bütün derinliğiyle ortaya koymak yerine ondan kaçmak, esas olanları gözden kaçırmak, ana halkayı yakalamaya odaklanmamak Lenin’in kılavuzluğunu kuşkusuz yadsımak anlamına gelecektir. Eğer böyle davranmış olsaydı Stalin yoldaşın sosyalizmi inşa etmesi ve Hitler faşizmini yenilgiye uğratması, Mao yoldaşın Çin Devrimini örgütlemesi ve başarması yine sosyalizmden geri dönüşe karşı Büyük Proleter Kültür Devrimi’ni geliştirmesi olanaklı olmayacaktı. Gelişmelerin, değişimlerin, ilerleme ve gerilemelerin, duraklama ve hareketin seyrini, var olan durumun sınıfsal niteliği ve bilimin uygulanabilirliğini keşfetmek ve hiç kuşkusuz Marksizmin önce Leninizme, ardından da Maoizm evresine kavuşması olanaksız olacaktı. Lenin sadece Büyük Ekim Devrimini örgütleyerek ve devrime önderlik ederek yeni bir dünyanın kapısını aralamadı, o Marksizmi bir dogmaya dönüştüren, Marksizmin içinden çıkıp Marksizme düşmanlaşan akımların burjuva niteliğini ortaya koyarak yenilgiye uğratıp bilimin gelişmesinin yolunu da açtı.

Bu bugün, “Marksizm” ya da “Marksizm-Leninizm” hatta “Marksizm-Leninizm-Maoizm” adına söylenen sözlerin yalanı gizlemeyi amaçladığını, işçi sınıfını ve devrimci sınıfları aldatmak peşinde koşulduğunu, devrimin sorunlarının karartıldığını, devrimin ilkelerini iğdiş eden lafazanlıklarla söz konusu sözlerin aslında kullanışlı paçavralar olduğunu ortaya çıkarmak, bunların gerçek özünü açıklığa kavuşturmak görevini kavramak anlamına gelmektedir. Lenin yoldaş “devrim ve komünizm” süslemeleriyle legalizmi, ekonomizmi, anayasalcılığı kutsayan ve devrimci sınıfların bağımsız eylemini köstekleyen ve halka sistem içiliği öğütleyenlere karşı bilimsel uyanıklıktır. Bugünün her türden reformist ve revizyonistin ağa babaları için Lenin şunları söylüyordu: “saat başı Marx’ı anmaktan hoşlanan, ondan sadece geçmiş üzerindeki yargıları alan ama geleceğe hazırlamak için ders çıkarmaya çalışmayan bizim bugünkü sözde marksistlerimiz için özünde anlaşılmaz, hatta yabancı bir şeydir.” Bugün aynı şeyi Lenin’i anmaktan hoşlanan sözde Marksist-Leninist veya Marksist-Leninist-Maoistler için söylemek gerekir.

Lenin, kapitalizmin tarihsel olarak serbest rekabetçi yapıdan tekelci yapıya geçerek kaçınılmaz bir gericiliğe mahkûm olduğunu açıklamış, ekonomik ve politik olarak emperyalizmin teorik temellerini ortaya koymuş ve tüm çağın tarihsel yapısına ışık tutmuştur. Lenin, emperyalizm çağının ürettiği tüm çelişkileri kavramamızı, çağın sosyal ve ulusal temelde ortaya çıkan tüm devrim sorunlarının proleter devrimlerle bağlı olduğunun izahını yapmıştır. Lenin tekelci mali sermayenin tarihsel yapısını şöyle ifade etmektedir: “Emperyalizm her yere özgürlük değil, hegemonya eğilimi götüren mali sermayenin ve tekellerin çağıdır. Bu eğilimin sonucu ise, politik rejim ne olursa olsun tüm çizgi boyunca gericiliktir, mevcut çelişkilerin bu alanlarda da aşırı ölçüde şiddetlenmesidir. Özellikle ulusal baskı ve ilhak eğilimleri de yani ulusal bağımsızlığın ihlali de özellikle yoğunlaşmaktadır.” Emperyalizmin gericiliği, asalak yapısı kuşkusuz kendinde duran bir özellik değildir. O bu özelliğini, hegemonya kurduğu, hâkim olduğu pazarlara yaymaktadır, sosyal tabanı olan yarı feodal ilişkilere, komprador-bürokrat burjuvaziye dayanarak tüm gerici çizgisini bu sosyal kesime empoze etmektedir. Yarı sömürgelerdeki egemen sınıflarla kurduğu ekonomik ve siyasi ilişki geniş halk yığınlarını kapsayan bir şekilde bu ülkelerin ve milliyetlerin emperyalist burjuvazi tarafından siyasi köleleştirilmesini ve kültürel kişiliksizleştirilmesini içerir. Halk yığınları, tepeden tırnağa gericilikle bu şekilde kuşatılmaktadır. Emperyalizmin bütün çizgisindeki gerici niteliği, ekonomik ve siyasi bağımlılık üretme özelliğini, bağımsızlığı sürekli boğan yoğun sermaye ihracını kavrayamamak ona uşak rejimlerdeki aynı emperyalist gericilikten kaynaklanan gericilik hakkında da kavrayış problemlerine yol açacaktır. Demokrasi ve bağımsızlık sorunundaki tavırların emperyalizme karşıtlık düzeyi ile ilgili olduğunu ihmal edemeyiz. Bu tavır emperyalizme karşı tavra uygun bir siyasal nitelik kazanır ve bu, çağımızın temel bir yasasıdır. Tüm burjuva hareketlerin demokratik niteliği emperyalizmin ve onların uşaklarının niteliğini kavramalarıyla ve bu niteliklere alınan tutumla anlam kazanır. Bunun dışındaki tüm anti emperyalist söylem ve yaklaşımlar bütünlükten kopuk, tutarlılıktan yoksun ve hiç kuşkusuz sosyal şovenizmle malul bir öze, öze ait niteliğe işaret edecektir.

Bugün kendi gerici egemen sınıflarının devletine düşmanlığı halka düşmanlık kabul eden, Kürt ulusunun temel hak ve özgürlüklerini ve ulusal özgürlük mücadelesini, Filistin ulusunun Siyonizme karşı savaşımını, ezilen ulusların bağımsızlık eğilimini her seferinde ve durmaksızın emperyalizm bağlamına oturtan yaklaşımlar hiç kuşkusuz Lenin yoldaşın teorilerine, dolayısıyla Marksizm-Leninizme, uluslararası komünist hareketin çizgisine düşmanlık içermektedir. Lenin’in “emperyalizme karşı mücadelenin, bu mücadele oportünizme karşı mücadeleyle kopmaz biçimde bağlanmadıkça boş bir sözden ibaret kalacağını bir türlü anlamak istemeyenler, en tehlikeli kimselerdir” tespiti, burjuva çizgiye karşı mücadelenin önemini ifade etmesi açısından hayati önemdedir. Komünist kisveli sosyal şovenizmle, devrimci kisveli reformizmle ve sistem içilikle mücadeleyi, sınıf mücadelesinin dışına atarak emperyalizm ve faşizme karşı devrimci sınıfların güçlü birlikteliğini yaratmak olanaksızdır. Bu görevin yerine getirilmediği noktada tüm kapılar sınıf iş birlikçi tutuma açılacaktır.

Lenin, tüm sorunlara sınıf mücadelesi perspektifinden bakma ve tüm benliğiyle devrimi örgütleme iradesidir. Lenin, tarihin akışına kitlelerin mücadelesiyle iradi müdahalenin, programa kavuşmuş halk eylemini en zor şartlarda dahi devrimci şiar ve politikalarla hayata geçirmenin olanaklı olduğunun en ileri düzeydeki ispatı ve temsilidir. Lenin partiyi ve kitleleri devrime, sınıf savaşımının en ileri düzeyine hazırlamanın en güçlü kuramcılarındandır. Aynı yolda çıtayı daha yükseğe taşıyan Mao’nun en güçlü esin kaynağıdır. O Marks’ın “Eğer savaşıma ancak son derecede elverişli şartlarla girilmesi gerekseydi, tarihi yapmak elbette çok kolay olurdu” söyleminde içerili olan devrimci iradenin zorunluluğunu kavramış ve buna uygun hareket etmiştir. Proletaryanın sınıf savaşımı içinde ustalaşması için Lenin bir eylem ve teori kılavuzudur. Onun eylem ve kuramını ihmal edenler, küçümseyenler, geçersiz görenler için devrim dünyası karanlıktır, umutsuzluk güçlüdür, karamsarlık kaçınılmazdır. Onun eylem ve teorisiyle hareket edenler için dünya devrimi halkın iradesiyle aşılabilir bir yükseltidir ve bu yükselti kaçınılmaz olarak aşılacaktır.

Lenin yoldaş, ölümünün 100. yılında tüm güncelliğiyle, ihtişamıyla yolumuza ışık olmaya devam ediyor. Onu kavramak sosyal şovenizme ve her türden revizyonizme meydan okumaktır, oportünizme karşı tek tutarlı devrimci çizgide ısrardır. Büyük ustamız Lenin, dünü ve bugünü kavrayarak geleceği halkın kurtuluşu üzerine kurmak için rehberliğe devam ediyor.