Fed Faizi Düşüremiyor: Uzunca Sürecek Bir Ekonomik Durgunluk Piyasayı Etkileyecek

1 Mayıs günü faiz kararı için toplantısını gerçekleştiren ABD Merkez Bankası Fed (Federal Reserve System) bir kez daha faiz oranını yüzde 5,50’de sabit tuttu. Emperyalizmin dünya ölçeğinde yaşadığı krizin ekonomik anlamda enflasyon, faiz ve buna bağlı olarak işsizlik, kredi ve borçlanma gibi dinamikleri tetiklediği ve bunların birbirine geçtiği bir süreçte Fed’in alacağı faiz kararı özellikle egemenler açısından merak ve kaygı konusuydu. Enflasyonla mücadele kapsamında faiz oranı yükseltilmiş ve karşılığında da enflasyon resmi rakamlara göre yüzde 8’den en son yüzde 2’ye kadar düşürülebilmişti. Enflasyondaki bu gerilemeyi bugüne kadar bir başarı olarak değerlendirenler sıranın faiz oranlarına gelmesini beklemeye koyulmuşlardı. Ne var ki sorun enflasyondaki düşüşün yeterli olup olmadığı ve ne derecede stabil olabileceğiydi. Fed bir kez daha mevcut ekonomik şartların enflasyonist olduğunu, yükselme olasılığının göze alınamayacağını belirleyerek faiz oranını yüksek tutmaya karar verdi. Enflasyonun düşmesine koşut düşürülmesi beklenen faiz oranının bir kez daha sabit tutulmasını Fed Başkanı Jerome Powell da “enflasyon geriledi ancak hâlâ çok yüksek” denerek açıkladı. Bu açıklama ile egemenler cephesinden mevcut krizin ve bundan doğan handikapların kolaylıkla aşılamayacağı somutlaşmış oldu. Enflasyon yeterince gerilemedi ve bu yönde “iyileşme” beklentisi de ertelenmiş oldu.

Ekonomiyi soğutma hamleleri bir süre daha devam edecek. Fed faiz artırarak enflasyonu düşürme operasyonunda umduğu başarıyı sağlayamadı. Bu gelişmeyle bağlantılı olarak tüm dünya piyasalarında gergin bir bekleyiş olduğu bilinmektedir. Bu gergin bekleyiş rezerv para olarak doların dünya çapındaki hareketi ile ilgili. Diğer para birimleri dolara göre konumlanarak ülkelerdeki üretim ve tüketim süreçlerini kontrol etmeye çalışmaktadır. Aşırı dolarizasyonla üretime darbeler inmesi gene dolar karşısında devalüasyona gidilerek hafifletilmeye çalışılıyor. Dünya ülkelerinin birçoğunda enflasyon ciddi bir problem durumundaydı. Avrupa bir bütün olarak enflasyonla mücadele kapsamında faiz artırımına gitmiş üretimin yavaşlamasını ve ekonomik küçülmeyi göze almak zorunda kalmıştı. Almanya’da şirket iflaslarındaki artış dünya ekonomisi için kötü sinyaller anlamına gelmişti. Bu süreç henüz devam ediyor. Fed faizi yüksek tutmaya devam etme kararıyla birlikte para politikasındaki bir nebze gevşeme sinyali de vererek piyasanın dolar ihtiyacına gözünü kapamadığını da gösterdi. Ne var ki bu enflasyonla mücadele konusunda yeterince kararlı davranamamak anlamına da geliyor. Gidişat uzunca bir süredir dünya çapında ekonomik durgunluğun yaygınlaştığına işaret ediyor. ABD dünya ekonomisinin motoru olarak bu gidişatta belirleyici rol oynuyor. Hem ABD’de hem Avrupa’da genel ekonomik durgunluk artık gizlenemez durumda. Buna rağmen klasik biçimde “enflasyonun düşeceğine güveniyoruz” diyen Powell’ın bunun büyük olasılıkla umulandan daha uzun süreceğini belirtmesi de buradan gelmektedir.

Emperyalizmin en güçlü ekonomisi olan, hatta dünya ekonomisinin motoru durumundaki ABD’de gelişen her ekonomik olgu tüm dünya ekonomisini etkilemektedir. Bankalar arası kredi ve borç alışverişi, emperyalist birliklerin destek paketleri, IMF kredileri, emperyalizme göbekten bağımlı devletlere sıcak para akışını sağlayacak yatırımlar vb. birçok hareket Fed’in aldığı veya alacağı kararlarla şekillenmektedir. Fed’in faizi düşürememesi başlı başına dünya ekonomisi için işlerin yolunda gitmediğini göstermektedir. Sıcak para beklentisindeki ülkeler için bu parasal kuraklığın yayılacağına işaret ediyor. Ancak bunun yanında başlı başına ABD’nin krizin pençesinde olduğunu düşündürten bir olgudan söz ettiğimiz görülmeli. ABD başta enflasyon olmak üzere birçok ekonomik parametrede kendi çıkarları doğrultusunda rahatlayacak, nefes alacak adımlar atmak istemekte ama “ağır reçeteden” vazgeçememektedir. Gerçek acıları hissettirmeyecek ilacı almaya devam etmektedir. Gerçeklik emperyalistlerin istemediği derecede problemler içermektedir. Çekilen ekonomik sancıları bastıran önlemler durumun net öngörülememesini beraberinde getirmektedir. Faizi yükselterek doların değerini korumak ve enflasyonu düşürmek son süreçte Fed için olanaksızlaşmıştır. Zaten diğer para birimleri karşısında ederinden daha değerli olan doların daha da değerlenmesini engelleyen koşullar aynı zamanda sıcak para akışını kısıtlamaktadır. ABD ekonomisinde de sıcak para akışında sorunlar baş göstermektedir. Kriz koşulları bu ihtiyacın karşılanmasını iyice zorlaştırmaktadır.

Fed kararı öncesi ve sonrası ABD ekonomisinde enflasyonun önemli bir gündem olduğu aşikârdır ve halen sürmektedir. Faiz oranı hakkındaki açıklama sadece enflasyonun düşürülmesine odaklanılmış olduğunu göstermektedir. Bu apaçık bir kaygıya işaret etmektedir. Enflasyon sorunu kriz koşullarının her geçen gün derinleştiğini ispatlar ve kriz emperyalistler cephesinde öngörülü hareket etmeyi engeller. Kapitalizmin anarşik dünyasında her şey buharlaşma eğiliminde ve her şeyin yeri dünkünden bambaşka bir yer olabilir… ABD ekonomisinde enflasyonda bir düşüş yaşanmaması ve düşüş yaşanacağına dair güvensizliğin açıktan dillendirilmesi faiz kararını sabit tutan bir neden olmaktadır. Söz konusu faiz oranı üst üste 6. kez sabit tutulmuştur. Enflasyon düşürülebileceği kadar düşürülmüş ama gene de yüksek seviyede! 2023’ün son diliminde alınan faiz kararı aynıyken, 2024’te faiz indirimi öngörülmesi henüz bir adıma dönüşemedi. Yani tahminler yılın yarısına gelindiğinde henüz hiçbir şekilde gerçekleşmedi ve bu tahminler yerini daha “gerçekçi” şekilde enflasyonun kısa vadede düşeceğine inançsızlık ve güvensizliğe bıraktı.

Mevcut ekonomik krize Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler, savaş riski, emperyalistler arası çelişkilerin uygun şart ve yerlerde açıktan askeri ve ekonomik yaptırımlara dönüşmesi de eklenince enerji, tedarik zincirlerinde aksamalar vb. krizi iyiden iyiye katmerleştirmektedir. Yine Türkiye gibi bağımlı devletlerde krizlerin çok daha yoğun ve sert geçmesi de bu devletlerin en azından kısa vadede de olsa nefes alma gereksinimini doğurmaktadır. Fed kararının arifesinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ABD ziyareti de dikkate değer oldu. Son seçimlerde CHP’ye karşı alınan yenilgiye bağlı olarak ekonomik anlamda halkın gözünü boyayacak geçici iyileştirmeler yapmak isteyen hükümet, enflasyonu düşürme ve yine yetersiz olan sıcak para akışını güçlendirmek için çeşitli temaslarda bulunmaktadır. IMF dahil birkaç görüşme gerçekleştiren Şimşek’in açıklamalarının özeti ABD’nin özellikle enflasyon üzerine dile getirdiği önceki açıklamalarının kötü bir kopyası gibi olmuştur. Enflasyonu düşürmenin ve onu yenmenin zaman alacağını belirten ve en azından bunun “bilincinde olan” Şimşek, aynı açıklamada yılın ikinci yarısında enflasyonun düşeceğini ve bunun kanıtlarla görüneceğini söyleyerek son dönem TC geleneğinin hamaset havarisi görevini üstlenmiştir.

Mevcut ekonomik kriz artık emperyalistlerce sözde olsa dahi küçümsenmeyi aşmıştır. Krizin boyutu, büyük emperyalist ekonomileri dahi daha temkinli davranmaya zorlamaktadır. Krizin etkisi esasta hep böyleydi fakat artık klasik bir “enflasyonu düşüreceğiz, dayanın” durumundan çıkıp direkt ilk ağızdan enflasyonun kısa vadede düşmeyeceği gerçeği kabul edilmeye başlanmıştır. Bu krizin bugün Fed faiz kararındaki yansıması, buna bağlı sıcak para akışının tüm dünyada karşılanamayacak olması sürecek ve ihtimal dahilinde daha da derinleşecektir. Yine bunun faturası da ezilen halklara kesilecek, emperyalizm ve sömürü cenderesinde dünya halkları ezilmeye devam edecektir. Buna karşı emperyalizmin krizini büyütmek, aynı zamanda emperyalizme karşı mücadeleyi her alanda büyütmek ve onu alaşağı etmek dünya halklarının yegâne kurtuluşu olacaktır.